Niye?
23 Kasım 2014 Pazar
4 Ekim 2014 Cumartesi
Bana İyi Gelmiyor Bu Şehir
Şehirlerin de ruhu var. Sana göre değişiyor ama. Senin yaşadıklarına göre. Senin şehre gelme nedenine göre.
En sevdiğin şehir gün geliyor kaçarcasına uzaklaştığın yer oluyor.
Son 1 yıldır iyi gelmiyor bana İzmir. Ne zaman gelsem büyük bir boşluk, garip bir sorgu hali benimkisi.
Uzaklaşıp devam eden gündelik hayatıma uzaktan bakınca bazen görmemem ya da görmeyi reddettiklerimi görüyorum. Boşta kaldığım her saniye soruyorum, didikliyorum, arıyorum elle tutulur birşey. Bulamıyorum.
Ben çok yorulmuşum meğer. Ben çok kırılmışım. Çok çok kırılmışım. Umursamıyormuş gibi yapsam da, gözardı ediyormuşçasına davransam da almış benim bu kalbimi deşmiş. Kesmemiş, kırmamış.DEŞMİŞ...
Buraya her geldiğimde görmüşüm ben. Her geldiğimde ayrı beyin taraması.
Herkese, herşeye bu kadar çok kafayı takmam da bundanmış meğer. Asıl olana odaklanmamak için.
En acısı da böyle davranmaya devam etmek zorunda kalmak. Daha fazla acı çekmemek için daha az acı çekmeyi tercih etmek. Öz iradeyle. İronik.
Kendi hayatımın içinde kayboldum. Ben kontrol edemiyorum hiçbirşeyi. Uzaktan kumanda misaliyim. Kendi yaşadıklarımı izliyorum.Tepkisiz, sualsiz.
Bitsin artık. Çok zor, gerçekten çok zor.
Bir şarkı döküyor bunları dile. Bitince yine kapanıyor kalbin o yanı.
28 Eylül 2014 Pazar
Senfonik Güz Pazarı
2 gündür durmak bitmek bilmeyen bir yağmur var İstanbul'da tüm haftasonunu esir alan. Güzü geçip kışı hedef almış ama olmaz, güzün tadını çıkarmadan kış başlamaz. Hafif çiseleyen yağmurda uzun yürüyüşler yapmadan, branda altında sıkışıp çay içmeden kış gelmez.
E bu fırtınalı yağmurlu haftasonunu en güzeli evde özlenen battaniye film/dizi modunda geçirmek en tatlısı.
2 gündür sabah gözümü açtığım gibi geçiriyorum yağmurluğumu üstüme takıyorum kulaklığımı yürü Allah yürü. Yağmur pıt pıt vuruyor kulaklığa, sokakta fazla insan da yok. İstanbul'un en güzel hali.
Sonra eve gelip bir kahvaltı keyfi. ( Haftasonu detoks programında olduğum için pek keyif denemez ama neyse). Ardından oturup koltuğa çekip battaniyemi çaylı kahveli dizi keyfi. Kucağımda da guruldayan bir adet Gudik.
Fringe'i bitiridim. Koskoca bilimkurgu dizisi de evli mutlu çocuklu modunda bitti ya, 5 sezondur salgıladığım adrenaline yazıklar olsun. Yine de favori dizilerim arasında ilk 3te olur.
Bu aralar bende keyifler güzel. Yeniden kurmak hayatı böyle birşey galiba. Herşeyi yeniden yaşamak, heyecanlanmak.
Güzel güzel.
24 Eylül 2014 Çarşamba
Güneş bugün bana lazım
Güzel bir güne uyandım 'bence'. Dünün karanlığının ve stresinden sonra pamuk gibi sanki bugün. Bir de güzel bakınca güzel görüyor galiba insan. Öğrendim etrafımdakileri iyileştirmeye çalışmaktansa kendimi iyileştirmem gerektiğini. Öyle oldu mu o niye bunu yaptı, ötekisi niye öyle dedi diye düşünüp durmama gerek de kalmıyor.
Bu sabah iş yok. Ama yayılmadan tüm gün yatağa kalktım erkenden. Kahvemi yaptım, bütün camları açtım (nezleyim zaten daha ne kadar kötü olabilirim) aldım derin bir nefes akciğerlerimin yettiği kadar. Yaktım bir sigara (burası pek tatlı değil) açtım spotifydan smooth morning playlistini...
Ay pek de güzel geldi. Hem bugün diyetisyen kontrolüm var benim, doktora gidene kadar hiçbir şey yemesem mi ki :))
Şimdi benden size küçük bir aforizma. Sabah kafası.
Her arkadaştan sevgili olmaz, her sevgili de arkadaş olmaz. Ama bazen, çok nadir sevgili olmayı beceremeyenden iyi arkadaş olurmuş. Eğer varsa buna gücünüz tadını çıkarın. Benim yok sanırdım, varmış meğer.
İyi bir arkadaş kaybetmemenin verdiği mutluluk var şimdi bende. Bu Tanrı'nın bize senin istediğinin en iyi yolu bu deme şeklidir belki de. Bir insanı hayatınızdan çıkarmak istemezseniz, hayatınızın farklı yerine koymayı deneyin, belki onun bu yapbozdaki yeri orasıdır, o sebepten denk durmamıştır ilk koltuğunda.
Ama üzülmeyin bu demek oluyor ki hayatınızdaki o boş parça hala biryerlerde sizi bekliyor. Belki size gelmeyi belki de ona gitmenizi. Belki önce iyileşmenizi.
Ben yine 1,5 yıl önceki halime dönüp herşey güzel olacak diyenlerdenim. İster polyanna deyin, ister kolaya kaçmak. Ha bu arada herşeyin güzel olacağına inanak bence kolay değil hayattaki en zor şeylerden biridir.
Benim hayatımın dönüm noktaları vardı birçok. Bir diğeri de 16 Eylül 2014 oldu.
Şimdi gelecek güzellikler için çalışıp kendimi onlara hazırlıyorum. Büyük bir keyifle yapbozumun eksik parçasını bekliyorum.
Çok çok güzel günler geçirin :)
21 Eylül 2014 Pazar
Ay Resmen Diyetteyim!
Bugün bir öz eleştiri yapalım. Hayattan kendim için bir çok şey istiyorum. Kimine sahip oldum, kimine daha olmadım. Kimileri de fazlasıyla uçuk noktalarda benim için. Bu engel mi, tabi ki değil.
İste yeter demişler ama iste yat dememişler. Ben kendime göre tembel bir insanım, zora gelemem. Keyfim için yaşarım. Oldum olası da kilolu bir insan olmuşumdur. Bundan temelli kurtulmak için hiç de bir şey yapmadım 26 senedir. Girişimlerimden hep sıkıldım, vazgeçtim.
Hiçbir zaman iki işe aynı anda odaklanamadım. Ve en zorunu hep sona attım.
E artık sıra buna da gelmeliydi değil mi :)
Ben şimdi yani geçen hafta içinde oturdum karar aldım kendi kendime. Dedim ki bu sorun da buraya kadar. Şimdi de bunu çözeceğiz.
İlk işim diyetisyen randevusu almak oldu. Kendi kendime yapabileceğim bir şey değil çünkü bu. Bir kontrol hissetmeliyim üzerimde. Şişli Özel Apeks Tıp merkezinde Dyt. Sibel Yıldırım'a başvurdum.
Salı günü gittim, açıkçası biraz da tedirgindim. Ama çok tatlı bir kadınla karşılaştım, güvenebileceğimi hissettiğim bir yüz oldu benim için.
O cafcaflı diyet listelerinden falan değil baya insan listesi benimki.
Bu sayede her gün de yürümeye başladım. Daha çok baştayım ama başlamak bile iyi hissettiriyor :)
Bakalım ilk hafta sonucu ne gösterecek :))
31 Ağustos 2014 Pazar
E Bitti!
Ülkemizin en büyük sorunsalıdır öğretmenlerin tatili. Neymiş neymiş 3 ay tatil yapıyormuşuz. 3 ay değil canım o 2 ay yapıyoruz biz tatil :) Tamam az değil ama biz belirlemiyoruz değil mu bu süreyi. Sen de öğretmen olsaydın arkadaşım. Oldun da almadılar mı? Aldılar da tatilini mi vermediler? Peh.
70 milyonun derdi olan 2 aylık tatilimizin sonuna geldik a dostlar. Halbuki daha dün karne verip göndermiştik bebeleri evlerine koşa koşa.
Bütün kış yaptığımız yaz planlarının sadece yüzde otuzu falan da gerçekleşmiş olsa iyi dinlendik, güzel dinlendik. Fakat ne dinlendik.
Yaklaşık 11 saat sonra bana yine mesai yolları. Darısı atama bekleyen öğretmen arkadaşlarımın başına.
Yarından itibaren bir sonraki yaz için, büyük bir çoğunluğu yine gerçekleşmeyecek olan, planlar yapılmaya başlanır.
Ay dur alarmımı kurayım. En can sıkıcı kısmı da yine alarm sesiyle uyanmak.
Neyse yeni eğitim öğretim yılımız hayırlı uğurlu olsun.
Koca yaz bol dedikodu birikmiştir, ben bi koşu gidip onları alayım.
24 Ağustos 2014 Pazar
Nasıl boşlamaktır, nasıl boşvermişliktir alıp gitmiş beni belli değil. Klasik Türk insanı aklımla dertli anımda bir şeye sarıp herşey yola girdiğinde onu yollayıp giden bir insan oluvermişim ben de. Zararın neresinden dönersen kar dediler zihnimdekiler :)
Ben ki İstanbul İstanbul diye onlarca yazı yazmış sayfalar doldurmuş insandım, İstanbul'a gelince susuverdim birden.
Yok canım yeter artık :)
Şimdi oturup yine birçok şeyden huysuzlanabilirim bunu hep yapabilirim Allah'a şükür hep bir huysuzlanabilme yeteneğine sahibim ama yapmayacağım.
Şimdi derseniz bana vızıldamayı kes Esot'cum da anlat bakalım nasıl geçti İstanbul'da koca bir sene.
Şaka maka 11 Eylül'de İstanbul Part-2'nin bir senesi dolacak bile.
Bana sorarsanız ben hayatımdaki birçok dersi 25 yaşımda aldım, birçok insan tanıdım bazıları canım oldu, bazılarını çok daha öteye koydum.
İnsanlar tanıdım, konuştum, dinledim anlattım.
Sıfatlar yüklediler bana. İyi, tatlı, zeki, sıcak, soğuk, alıngan, fettan, güzel.
Ben de onlara kendimce. Gezmelerle, oturmalarla, konserlerle, içmelerle, gülmelerle, ağlamalarla, konuşmalarla, konuşamamalarla, kavgalarla, kırgınlıklarla, sevinçlerle, süprizlerle iyi ve kötü, kazançlarla kayıplarla geçti koca bir sene.
Şimdi dönüp baktığımda bu sene için bana göstere göstere gelen dersler var.
* Ne kadar çok vakit geçirmiş olsan da insanları tanıdığından asla emin olma.
*Birileri seni üzmeyi bir kere göze almışsa, ikincisi ve daha birçoklarından kaçınmayacaktır.
*Sadece hak edenler hayatında olsun.
*Sevdiklerini daha da çok sev :) Onlara sahip çık. Onlar da sana tabi ki.
* Ha bir de en yakın arkadaşlarının sözünü daha fazla dinle.Onlar senin görmediklerini cam gibi görüyorlar unutma.
25 yaşımda bir çok şey öğrendim dedim ya, son dakikasına kadar hem de. En son canımı sıkan şey 25 yaşımın son dakikalarındaydı. Yeni yaşıma tüm sıkıntılarımı orada bırakarak girdim.
Yaşadığımız her şey kendi seçimimizdir. Mutluluklarımız da mutsuzluklarımız da.
İzin verdiğimiz ölçüde insanlar bize zarar verebilir ya da tam tersi yanımızda olabilir. Ben aslında sevdiğimi sandığım ama bana zarar veren birçok şeyi bıraktım orada.
Her yaşın yanında getirdiği bir olgunluk, akılcılık varmış. Ben bu sefer göz ardı etmemeye karar verdim.
Hayatım yanımdakilerle çok güzel. Yanımda olmayı seçmeyenler için başka hayatlarda mutluluklar dilerim, herkesi bir yerlerde bekleyen güzellikler var, aradığınız şartlara bağlı.
Benim artık beni zora, olumsuzluğa sürükleyecek hiçbir şeye ufacık bir yerim yok Hayat güzel ve her bir saniyesi benim onu keşfetmemi bekliyor.
(Yok yok kesinlikle içmedim)
Hadi öptüm o zaman ben sizi :) :)
15 Mayıs 2014 Perşembe
Bitsin bu kömür karası günler...
İki gün oldu. İki gündür hiç bitmeyen bir baş ağrısı var, yanında iç acısı.
Yaşadığımız kayıp tarif edilemez büyüklükte. Tam iki gündür izliyorum, okuyorum. Bu sefer inatla her bir resme bakıp anlamaya çalışıyorum.
Nefes almakta zorlanıyorum, benim soluduğum her bir oksijen zerreciği ciğerimi acıtırken Soma'da hala daha maden başında yakınlarını bekleyenleri düşünemiyorum.
Çok büyük bu acı, her an sanki ordan babam, kardeşim, abim, sevdiğim, çıkacakmış gibi hissetmek...
İki gündür hiç durmayan göz yaşları döküyoruz, döküyorum.
Buna hakkım var mı onu da bilmiyorum. Oturduğumuz yerden yazdığımız iki kelime ile kendimizi anlatarak sadece kendimizi rahatlatmaya çalışıyoruz aslında.
Dünden beri her kareden ayrı acılar çıkarıyoruz.
Elinde not kağıdıyla çıkarılan ve son isteğinin oğlundan helallik almak olan babaya mı, henüz 8 ay önce evlenmiş 27 yaşındaki Burak'a mı, kolundaki saatle evine kavuşmak için dakikaları sayan ama hiç kavuşamayan abiye mi, yoksa kurtulduğuna sevinemeyip baba olmaya hazırlanan arkadaşını kurtarmaya çalışan kahramana mı...
Her biri ayrı bir insanlık dersi, yaşama tutunma isteği. Ben kendi adıma hiç bu kadar lanet edip, bu kadar ötekileştirmemiştim kendimi bu ülkeden.
İnsanların yaşadığı tarifsiz acıdan siyaset yapan sözde insan ama gerçekte birer vicdansız, şerefsiz olan iki ayaklılar; gösteriş için iki kelime yazıp akşam eğlenmeye giden klavye delikanlıları, okullarda hiçbirşey olmamış gibi güle oynaya vakit geçiren sözde eğiticiler, hala olayı 'benim başbakanım'dan öte düşünemeyen asalaklar, yapabildiği tek şey ağlayıp, küfredip, yazmak, dua etmek olan ben...
Çok karmaşık çok acımasız çok tarifsiz günler yaşıyoruz. Bu acının boyutu daha ne denli büyür, kaç eve daha ateş düşer? Soma unutulup, bunca insanın katili İstanbul'a yeni bir gökdelen dikerken başka nereden canımız yanar?
Çocuk ister 15 ister 19 yaşında olsun yeri 2000 metre toprak altı olmamalıydı. Bunca kadın eşsiz, evlatsız, bunca çocuk babasız kalmamalıydı.
Benim kalbimde bir yumru. Yaşadığım güzel anı, gördüğüm güneşi haketmiyorum Soma'da onca insan acılar içinde yanarken.
Bir sonraki ne bizim ne başkasının başına gelmeden son bulsun bu ızdırap. Sorumluları her bir hücrelerinde çeksinler aynı acıyı. Aldıkları her nefes yaksın vicdanlarını.
Bitsin bu kömür karası günler...
27 Nisan 2014 Pazar
İzmir'e kaçalım mı?
Havalar ısınmaya başladıkça İzmir'den uzakta olan benim içimi kapladı mı bir memleket hasreti? Napsam nasıl etsem derken, bu hafta içinde okulların da üç gün tatil olmasını fırsat bilip yapıştırdım izni. Goştum geldim memleketime!
Ara tatilde sıkıntılı bir on gün geçirdiğim için ne yalan söyleyeyim bir soğumuştum burdan. Ama ne mümkün? Aşığım ben İzmir'e...
Cuma günü son dersten çıktığım gibi koyuldum yola, 9 gün tatil benim! Mis gibi hayayı içime çeke çeke feribot yolculuğundan sonra biraz yorucu ve sıkıcı bir otobüs yolculuğundan sonra evdeyim!
Otobüste koltuk yatırma olayını yanlış anlayıp bütün yolculuğu kucağımda geçirmeye çalışan önümdeki yolcuya selam olsun.
Anne öpücüğü, baba sarılması derken ertesi gün Efe'ye kavuşmak en güzeli tabi!!
Kavuşmamızla delirmemiz arasındaki zaman farkı 30 saniye falandı sanırım. Resim öğretmeni ve karikatürist olan bir arkadaşımın özel boyadığı bir taşı da Efe'ye sihirli bir taş, dilek taşı diye hediye ettikten sonra anladım yaptığım hatayı.
Veledin ilk dileği teyzem 100 yıl boyunca bekar kalsındı. İkincisi ise bütün dinazorlar canlansın :)
İzmir hasreti, anne baba kardeş özlemi başka ama bu veledin hasreti bambaşka. Teyze olmak bence dünyadaki en güzel şeylerden biri.
Şimdi burasının tadını çıkarmak düşüyor bana. Bostanlı acayip güzel olmuş, daha da keyifleniyor yeni mekanlar açılıyor.
Hava 30 dereceyken üzerinize nisan yağmuru yağıyor.
Tekrar çocuk olmak güzel :)
Özlenen olmak da güzel ne yalan söyleyeyim. Huzur dolu bir tatildeyim ben buralarda. Hadi kaçın gidin siz de gönlünüzün istediği bir yere :)
20 Nisan 2014 Pazar
Yeyyy!! diye bağırasım gelir bazen
Bazen geçirilen en güzel zaman bir kitap ve kahveyle geçirilen zamandır. Bu cumartesiyi ben tamamen kendime ayırdım. Ne de güzel yapmışım :)
Havalar güzelleşmeye başlayınca ben kıpır kıpır olmaya başlıyorum zaten. Bir de söylersem bozulur diye korktuklarım var, onlar da kıpır kıpır. 6 yılın tozu atılıyor üzerimden hissediyorum.
Çok güzel şeyler olacak onu da biliyorum!
AÖF gözetmenliği olunca bu hafta sonu sabahları erken kalkmak farz oldu. Haliyle günü dolu dolu yaşamak da. Sınav sonrası kızlarla kahvaltı - kahve faslından sonra İstiklal'i boydan boya yürüyüp biraz da kendimle laflamaya karar verdim.
Attım kendimi Galatasaray Lisesi'nin solundan Ara Cafe'ye. Bayılırım buraya.
Masanın üzerindeki taze mis kokulu nergislerim, sayfalarını çevirmemi heyecanla bekleyen kitabımla harika bir akşam üstü geçirdim.
Haftaya İzmir'e gidiyorum!! Çabucak bitiversin bu hafta.
En güzel anlarla hem de :)
Etiketler:
Ara Cafe,
benden,
haftasonu,
İstiklal Caddesi,
öykü,
Tomris Uyar
14 Nisan 2014 Pazartesi
Doğum günün kutlu olsun kardeşcik!
21 senedir aynı hikaye :) 14 Nisanlar ailemizin en küçük üyesine ait.
Küçük dediğim ama aslında benden 20 cm daha uzun olan, koskoca bir delikanlı oldu kardeşcik.
4 kişilik bir aile olarak Türkiye'nin üç farklı ilinde hatta üç farklı bölgesinde yaşıyor olmanın zorluğu bugünlerde daha da koyuyor.
Benim kardeşim, en iyi arkadaşım, can kapım, sonsuz töleransım iyi ki doğdun.
Doğum günün kutlu olsun!
Etiketler:
14 Nisan,
doğum günü,
doğumgünü,
happy birthday,
kardeş
13 Nisan 2014 Pazar
Pazar Şarkılarım
Havaların ısınmasıyla siz de benim gibi aptal aptal gülümseyip yerinde duramayanlardan mısınız?
Bir İzmirli olarak güneş enerjisi ile çalışan bir insan olduğumu iddia etmişimdir hep.
Bu pazara da geç bir günaydın dedikten sonra açtım evdeki tüm pencerelerimi, içeriye doldu mis gibi hava.
Pazar şarkılarımı açtım arka arkaya, en bayıldıklarım, bana en çok enerji veren.
Bağıra çağıra söylemek istediğim, söylediğim :)
Bir kaç tanesini de sizinle paylaşmak istedim.
Black Box - Fantasy
Coldplay - Magic
King of Convience - Misread
Müzik tadında pazarlar diliyorum size :))
7 Nisan 2014 Pazartesi
Vizyonlamak bizim işimiz
Sevgili evren!
Biliyorum ki beni gerçekten seviyorsun. Duygularımızın tamamının karşılıklı olduğunu söylememe bile gerek yok değil mi?
Şimdi doğrusunu söylemek gerekirse beni biraz ihmal ettin son zamanlarda, neyse ki bunu telafi etme şansını veriyorum sana şekerim :)
Senden ilk olarak bunları istiyorum.
Şunları bir halledelim, devamı için listeni hazırlıyorum ben hiç meraklanma.
Hadi göreyim seni.
Öptüm gıdından :D
6 Nisan 2014 Pazar
Denedik #1 - Meşhur Köfteci Sami Usta ( Karaköy - İstanbul )
İstanbul'da havalar güzelleşince iş sonrası gezmelerimiz avmlerden sokaklara kaydı haliyle. Son zamanlardaki favori semtim Karaköy. Bence bir çok insanın da öyle. Geçtiğimiz yıllara kıyasla Karaköy'de açılan cafe ve restaurantlar güzel bir hava kattı, hareketlendirdi Karaköy'ü.
Ben de kendimce gezip gördüğüm ve kendimce size de layık bulduğum yerleri paylaşmak istedim sizinle.
İlk olarak en son gittiğim olsun dedim.
Kendimize Karaköy'de şöyle hafifinden yiyecek bir şeyler bulalım derken tam karşımızda yukarıdaki manzarayı gördük bizim kızlarla. Bu sefer de sokak arası köftecisinde yiyelim, deneyelim dedik.
Ne kadar kötü olabilirdi ki, öğle saati olduğu için içerisi de baya kalabalıktı.
Neyse ki kendimize bir yer bulduk köftemizi - piyazımızı -ayranımızı sipariş verdik. Bize hemen özel Sami Usta biber sosundan ikram ettiler. Utanmasak birer ekmekle yerdik de, utandık allahtan. Nefis!!
Salata ve piyazları her yerde bulabileceğimiz normal lezzette, zaten ekstra bir şey bekleyemezsiniz, adı üstünde salata.
Ayranlar küçük cam şişelerde. Çocukluğumdan beri çok rastlamadığım bir durumdu bu. Pek sevindim! Cam şişedeki ayranın soğukluğu, tadı bir başka.
Köfte seçimlerimiz Akçaabat köfte , kaşarlı köfte ve pideli köfte oldu. Favorim pideli köfteydi. Kesinlikle çok lezzetliydi. Kaşarlı köftenin pek bir numarası yoktu ızgara köfte arasına kaşarlar koyulmuştu sadece.
Bir dahaki sefere tercihim kesinlikle pideli köfte olacaktır.
Yemeğimizi bitirip tam hepimiz mutluluktan karnımızı ovuştururken bu sefer de işletmenin ikramı olan çaylarımız ve koca bir tabak irmik helvası geldi. Hayatımda yediğim en iyi irmik helvası sıralamasında ilk üçe koyabilirim onu.
Yolunuz düşerse bence bir kez olsun deneyin Köfteci Sami Usta'yı.
Fiyatlar da normal seviyedeydi.
5 kişi 120 tl ödedik.
Adres : Kemankeş Karamustafa Paşa Mahallesi 34425 Karaköy
Kolay tarif : Katlı Karaköy Otoparkı karşısı :)
Afiyet olsun :)
5 Nisan 2014 Cumartesi
Okuyorum Ben Ya.!
Ben bayılırım kitap okumaya. Sırf kitap okumak için bile gidip bir cafeye oturabilirim mesela. Alırım kahvemi geçerim cam kenarı bir masaya, oh mis!
Sevdiğim şeyleri yaparken laf olsun diye değil de, özene bözene yapmayı severim.
Kenarda sıkışayım da bir iki sayfa okuyayım demem mesela. Önce kahvemi hazırlarım, yanına bir iki atıştırmalık... Koltuğun minderlerini havalandırıp, üzerime de en sevdiğim örtüyü çekip yumulurum koltuk köşesine. Saatlerce dünya benim ondan sonra.
Kpss, şehir değişikliği, yeni insanlar, yeni hayat derken çok uzun süredir kitap okuyamadığımı fark ettim. Kitaplara aşık olan bir insan içi okuyamamak fazlasıyla sinir bozucu, hayatta büyük bir eksiklik demektir. Anlayamazsınız! :)
Neyse ki iş yerindeki arkadaşlarımın bir den ellerinde kitaplar türemesiyle ben de minik çabuk okunabilecek bir kitap edindim kendime. Ve pufff!!!
Büyü bozuldu! Kitaplarım ve ben yeniden biraradayız :)
Mart ayı içerisinde 5 tane kitap okuyup, 6.sını yarıda bırakmışım.
Sabahattin Ali - İçimizdeki Şeytan
Emrah Serbes - Erken Kaybedenler
Raca El Sana - Riyad'ın Kızları
Coşkun Büktel - Fiyasko
Murat Menteş - Ruhi Mücerret
Aslında hiç alışkanlığım olmamasına rağmen Ruhi Mücerret'i yarıda bıraktım. Çok severek okumadığımı fark ettim. Hazır okuma şevkim yerine gelmişken kırılmasın istedim. Diğerleri kesinlikle tavsiyemdir.
Şimdilik hoşçakalım.
İyi okumalar :D
Devamını Oku »
Sevdiğim şeyleri yaparken laf olsun diye değil de, özene bözene yapmayı severim.
Kenarda sıkışayım da bir iki sayfa okuyayım demem mesela. Önce kahvemi hazırlarım, yanına bir iki atıştırmalık... Koltuğun minderlerini havalandırıp, üzerime de en sevdiğim örtüyü çekip yumulurum koltuk köşesine. Saatlerce dünya benim ondan sonra.
Kpss, şehir değişikliği, yeni insanlar, yeni hayat derken çok uzun süredir kitap okuyamadığımı fark ettim. Kitaplara aşık olan bir insan içi okuyamamak fazlasıyla sinir bozucu, hayatta büyük bir eksiklik demektir. Anlayamazsınız! :)
Neyse ki iş yerindeki arkadaşlarımın bir den ellerinde kitaplar türemesiyle ben de minik çabuk okunabilecek bir kitap edindim kendime. Ve pufff!!!
Büyü bozuldu! Kitaplarım ve ben yeniden biraradayız :)
Mart ayı içerisinde 5 tane kitap okuyup, 6.sını yarıda bırakmışım.
Emrah Serbes - Hikayem Paramparça
Coşkun Büktel - Fiyasko
Murat Menteş - Ruhi Mücerret
Aslında hiç alışkanlığım olmamasına rağmen Ruhi Mücerret'i yarıda bıraktım. Çok severek okumadığımı fark ettim. Hazır okuma şevkim yerine gelmişken kırılmasın istedim. Diğerleri kesinlikle tavsiyemdir.
Şimdilik hoşçakalım.
İyi okumalar :D
15 Mart 2014 Cumartesi
Depresyonda mıyım? Yok canım!
Sizin de içinden hiç çıkamayacağınızı hissettiğiniz, hiçbir yere konduramadığınız ve bir o kadar da içinize sığdıramadığınız sıkıntınız oldu mu?
Devamını Oku »
Öncelikle ben o sürekli melankolik takılan bloggerlardan değilim, zira olmayı hiç istemem, kendilerinden de hiç hazetmem. Ama mutluluklarımı çığlık çığlığa paylaşırken nefessiz yazarken, sıkıntıyı içe atmak samimiyet eksikliği değil midir?
Ben aslında çok uzun zamandan beridir mutlu yaşamayı öğrenen ve mutlu da yaşayan bir insanım. Küçük sıkıntıları göz/kulak ardı ederim. Her sıkıntının yeni bir mutluluk yaratacak bir kapı olduğuna inanırım.
Çok ciddi sıkıntılar olmadıkça kendime dert etmemeyi öğrendim uzun yıllar sonra.
Ama bazen benim de beceremediğim zamanlar oluyor, belki de becermek istemediğim.
Bu ara tam da o noktadayım. İçimde sebebini bilmediğim, gerçekten bilmediğim; belki de birden fazla sebebin bir araya getirdiği bir yumru. İşten, evden, arkadaştan, aileden, içmekten, yemekten, eğlenmekten... Hiçbirşeyden zevk alamaz hale geliyorsun. Hiçbir yer istediğin yer değil, hiçbir insan yanında olmak istediğin insan değil.Herkes biraz fazla, bazen de biraz eksik. Hiç tam da istediğin gibi değil.
Hayatımda ilk defa belki de tanıdığım herkesi bırakıp, herşeyi bir kenarı atıp hiç bilmediğim bir yere gitmek istiyorum. Bir süreliğine kimsesiz, tek başıma olmak istiyorum.
Sevmediğim bir insanın yüzüne birlikte çalışıyor olmamızı, hergün yüzyüze bakmak zorunda olduğumuzu boşverip onu hiç mi hiç sevmediğimi bağıra çağıra söylemek istiyorum mesela.
Bana iki yüzlü davranan bir insana aslında yaptıklarını bildiğimi ama sırf benim insanlığımdan onun ne kadar pislik, işe yaramaz olduğunu yüzüne vurmadığımı söylesem mesela...
Bir zamanlar aşık olduğum adamın vazgeçilmez olmadığını, artık onun yanında bile oturamadığımı anlatsam ona...
Yalnız kalmak istediğimde kaçıp saklanabilsem bir yerlere...
Nasılsa ben alttan alırım diye düşünmese insanlar ve biraz da ben şımartılsam mesela, benim için birileri çaba gösterse...
Egodan kaçan bir insan olsam da az biraz da benim egom yükselse...
Sevildiğimi, gerçekten sevildiğimi hissetsem,duysam,bilsem.
Benim için bu aralar kolay değil anlayacağınız gülümsemek.
Gülümseyenlere, onları gülümseletenlere selam olsun..!
11 Mart 2014 Salı
Ah çocuğum... Ah Berkin'im!!!
16 Haziran 2013...
20 gündür halk tvden başka bir kanal izlenmez oldu bizim buralarda ve Türkiye'nin bir çok yerinde.
Son dakika..
14 yaşındaki bir çocuk Okmeydanı'nda başına gaz fişeği isabet ederek ağır yaralandı.
Berkin Elvan...
Sen bizim 269 gündür tutunduğumuz umuttun, her sabah işe giderken ben yattığın hastanenin önünden geçerken gülümsedim sana otobüsten. Bir gün kapının önünde seni göreceğimizi hayal ettik.
O tatlı gülümsemenle, kapkara kaşlarınla...
Midem bulanıyor, gözüm gönlüm hiçbirşey görmüyor. Sen niye gittin çocuk! Çocuklar ölmez ki biz böyle öğrenmedik.
Şimdi biz ne yapsak, ne kadar ağlasak küfretsek neye yarar, senin o gülen gözlerin açılmayacak ki bir daha.
Her sabah geçerken yattığın hastanenin önünden bir gün seni görürüm kapıda diye dua ederken ben otobüste, sesleniyorum uyan artık bahar geldi belki duyarsın diye?? Geçmeye cesaretim, gücüm yok artık.
Seni anlattım mesela ben bugün öğrencilerime ders yerine. Onlar seninle aynı yaştalar. Tek sorunları boş derste dışarı çıkamamak, evden kaçıp top oynamak olmalı çocukların.
Biz annene uyanacak dedik, şimdi hangi yüzle bakalım? Ben nasıl güleyim, sokağa çıkayım?
Küçük bedeninle herkesin gözyaşındasın sen şimdi, sen uyanacaktın, hepimizin küçük kahraman prensi olacaktın.
Uyanmadın.
Gittiğin yer umarım hastane yatağından daha rahattır.
Umuyorum ki orası soğuk değildir, sen orda Ali'yle birliktesindir.
Biz seni koruyamadık, biz seni uyandıramadık. Bizi affet!!
#HoşçakalBerkinim
10 Mart 2014 Pazartesi
Aranan Suçlu Bulundu (:
Suçluyum. Hem de çok. Biliyorum ki ama. Önce de kendime. Çok vefasız da çıktım hem. Sen otur günlerce aylarca yaz, hayalin gerçek olsun ve yazmayı bırak. Yok öyle iş.
Off neler oldu neler, neler sığdırsam nerelere getirsem konuyu.
Yavaş yavaş sanırım, geriye dönerek hem de. Ben İstanbul'dayım ya şimdi mesela, dışarda kar da yağıyor hani. 26 yaşında 6. kar görüşüm bu benim, kar fakiri İzmirli bir insancık.
Dün fark ettim de 7 ay olmuş ben geleli, neredeyse koskoca bir sene olacak. Acı-tatlı genellikle tatlı 7 ay. Çok güzeldi, hala çok güzel, çok da güzel olmaya devam edecek.
Şimdilik bunu bilin.
Hepsini tek tek anlatacağım :)
Etiketler:
ben,
benden,
evrene mesaj,
istanbul,
pozitif düşünce
1 Ocak 2014 Çarşamba
2014
Her yeni yıla yeni umutlarla giriyoruz. Her bir seferinde bıkmadan, yeniden. Yeni bir yıl dönümünde hepimizin yeni umutları var yine, yeni dilekleri, gizli kendine sakladığı istekleri. Çok büyük anlamlar yüklüyoruz belki de. Bu kadar zorlamamak da lazım hani.
Tek bir dileğim var benim bu sefer yeni yıldan, çok değil
İsteyerek, bekleyerek, umutla bekliyoruz önümüzdeki 365 günü
Mutlu an'lar!!
Devamını Oku »
Tek bir dileğim var benim bu sefer yeni yıldan, çok değil
İsteyerek, bekleyerek, umutla bekliyoruz önümüzdeki 365 günü
Mutlu an'lar!!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)