22 Eylül 2012 Cumartesi

(Film) - Prensesin Uykusu

Film ilk çıktığından beri hep aklımda. Uzun zamandır izleyesim vardı ama hep bir şey girdi araya, kaldı gitti.
Ama çok pişmanım diyemeyeceğim.
Bu filmi şimdi izlemek bana daha iyi geldi.
Belki 2 yıl önce izleseydim aynı etkiyi yaratmayacaktı.
Şimdi izledim ve film bende bu haliyle çok güzel.
Hayatımdaki sayılı bir yere yerleşti bile...
Film daha başladığı ilk anda jeneriği ile hayal gücünüzün sınırlarını kaldırmanız gerektiğini söylüyor size.
Filmden kısaca bahsetmem gerekirse; her şey Gizem ve annesi Seçil'in kütüphane görevlisi Aziz'in üst katına yerleşmesiyle ve Gizem'in başına gelen talihsiz bir olayla başlıyor.
Gizem başına aldığı bir darbe ile komaya giriyor.
Tam umutlarını tüketmişken Seçil ( Gizem'in annesi) Gizem'in günlüğünü bulup Aziz'e getiriyor.
Aziz Gizem'le günlüğüne yazarak iletişime geçmeye çalışıyor.
Gizem'in 3 tane dileği olduğunu okuyor ve bunları yerine getirdiği zaman Gizem'in uyanacağını düşünüyor ve başlıyor işe. Hikayeye dahil olan herkes Gizem'in uyanması için ellerinden gelen, gelmeyen har şeyi yapmaya çalışıyorlar trajikomik bir şekilde.
Film her an sarıyor sizi,farklı yönleri, çekimleri ve sahneleriyle. Ertesi dakika ne olacağını bilmiyor, tahmin etmek istemiyorsunuz çünkü film su gibi akıp gidiyor.
Alışılageldik bir film değil yani.
Çağan Irmak ismi zaten fazlasıyla yeterli bir referans.
Çağan Irmak senaryoyu Redd grubunun aynı isimli şarkısından ilham alarak yazmış.
Ve filmin hasılatının büyük bir kısmı Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı'na bağışlanmış.
Aynı zamanda Redd grubunun Prensesin Uykusu klibini de Çağan Irmak çekmiş.
Ben Redd şarkılarına bayılan biriyim zaten. Onları bu filmde görmek ve dinlemek de benim için ayrı bir hoştu.
Gelelim oyunculara.
Çağlar Çorumlu çok iyi genç bir oyuncu. Umarım onu daha sık filmlerde izleyebiliriz. Tiyatrodaki başarıları da yadsınamaz bir gerçek.
Ayşenil Şamlıoğlu büyük usta...
Sevinç Erbulak benim hep beğendiğim bir oyuncu olmuştur. Taa Kuzenlerim'den beri izlerim onu, belki öncesi de vardır da hatırlamıyorum şu an. Burda da yeteneğini en üst seviyede sergilemiş.
Ama biri var ki....
Genco Erkal...İsmi bile beni ayağa kaldırır. Genco Erkal hep konuşsun, ben de onu hep dinleyeyim, izleyeyim. Hayatımın en büyük kazançlarımdan biridir zaten Genco Erkal'la tanışmış olmak, 3-4 dakika da olsa sohbet edebilmek...
2009 yılında Marx'ın Dönüşü oyununun sonunda büyük gönüllülükle gelip bizimle sohbet etmeyi kabul etmişti. Geçen yıl Ben Bertolt Brecht oyunuyla burnumun dibine gelmişti de gidememiştim, bu da büyük üzüntülerimden birisi. Umarım oyun bu yıl da devam eder de büyük ustayı izleyebilirim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder