13 Mart 2012 Salı

Mesele sevmekmiş!

Mesele şehir değildir aslında, şehirdekilerdir.
Şehre aşık olmaz insan, şehirdekine olur.
Şehirden nefret etmez, şehirliden eder.
Şehri özlemez, içindekini özler.
Yoksa öneli midir? İzmirmiş, İstanbulmuş, Ankaraymış, Antalyaymış...
Şehir değişikliklerinden sonra bocalar insan. Düzenim değişti, alışamadım falan. Yalan!
Arkamda özleyeceğim insanlar bıraktım diyemez.
Seninle aynı şehirde nefes almak bile güzeldi diyemez.
Seninle herhangi bir anda herhangi bir yerde karşılaşma şansı bile mutluluk verirdi diyemez.
Kaybettim diyemez.
Sen ki senin haberin olmadan o kadar çok sevildin, yüceltildin. Sen sana inat öyle özlendin ki... O sana aşık oldu, sana aşık olmayı sevdi. Onun aklındaki sendin. Seninleyken de, sensiz de... Ama o hep senin yanında olmaktan korktu. Öncekilerin gibi olmaktan, öncekileri gibi olmandan. Hem hiç yanından ayrılmak istemiyordu, hem de seni bir daha görmemek. Aramanı deli gibi isterken, arama diye dua etti.
Aslında seninle olmazdı zaten, olamazdı. Ona kalsa her şeyi feda ederdi. Hayallerini, isteklerini, planlarını...
Sen bilmesen de kaç kez sevdi seni, aşık oldu ve vazgeçti senden. Ama hayat bu değildi. Hayat onun istediği yavaşlıkta dönmüyordu. Onun da akıllanması gereken bir zaman olacaktı.
Ve geldi.
Yaş büyüdü.
Bir adım atmak gerekti.
O vazgeçti. Kendini buna inandırdı. Sonra gördü ki en başında vazgeçmeliymiş, bu kadar zaman geçmeden, bu kadar üzülmeden, bu kadar ağlamadan.Kendiyle bu kadar kavga etmeden.
Keşke hiç girmeseymişsin hayatına, hiç tanımasaymış seni. Keşke sen de herhangi biri olsaymışsın.
Ya da kötü biri olsaymışsın. İyi birinden gitmek o kadar zor ki...
Gitti.
Giderken mutlu ol dedi, kendine iyi bak. Ama hayatında hep minik anların olsun. Onu hatırla ve yüreğin sızlasın.
Ki bundan sonra onun yüreği senin için asla sızlamayacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder