30 Aralık 2013 Pazartesi

Ne de güzel bir yılmış 2013 (:

fotoğraf.JPG görüntüleniyor


Şimdi  bana deseler ki " Yaşadığın 25 yıla geri dön, birini seç ve yeniden yaşa."
Kesinlikle seçimim 2013 olurdu. Defalarca, binlerce kez söyledim hatta çokça öncesinden. 2013 benim senem olacak diye. Olmadı mı? Pek de güzel oldu.
Azcık hayırsız olmuşum ben, sıkıntılı anlarda pıtır pıtır yazarken aylardır yazmamışım meğer.
Malum yılbaşı gelince, yeni yıla girmenin arifesinde bir koşu gidip yazayım beri dedim.
Buralardan uzak kaldığıma bakmayın, aslında ben bu aralar pek şahaneyim :)
İlk altı ayı biraz koşuşturmacalı, son altı ayı pek çok heyecanlı geçti 2013'ün.
O yıllarca ensemde dikilen kpss ile sonunda barıştık. Ben çok özlediğim İstanbul'uma kavuştum. Ve bu sefer İstanbul bana yeni çok güzel insanlar getirdi.
Yine kendi evim oldu. Bu sefer yanında korkmadan gözümü kapayabileceğim ev arkadaşım, 16 yıllık jokerim :)
İzmir'i , evi, aileyi bırakıp buraya gelmek hep zor. Ama bu sefer ben İstanbul'a emin adımlarla koşarak geldim. Tam 2,5 yıl önce dönerken bir haziran gecesi, biraz yenilgiye uğramış halde; hep bu geri dönüşü beklemişim meğer ben.
Şimdi buradayım. İstanbulda. Kapısını kendi açtığım, kira kontratında benim ismim olan, adıma doğalgaz faturası gelen evimde. Benim, bizim evimizde. Salonumda mor koltuğumda oturuyorken, ve fonda çalıyorken Birsen Tezer...
Haftasonu ağırlamışsam evde arkadaşlarımı gönlümce, birken beş olmuşsam belki de. Bazen iki..
Günün herhangi bir saatinde çalınıyorsa kapım.
Bazen bir hafta boyunca yalnız hiçbir anın kalmıyorsa da evde...
Gözünün içine bakıp kimisinin huzur buluyorsam..
Ve sırıtıyorsam mütemadiyen.
Ve yıllar sonra karda yürüyüp, kartopu oynayabildiysem :)
Yıllardır beklediğim Birsen Tezer konserine gitmişsem mesela.
Gezi'de yiyemediğim biber gazını cuma günü yemenin haklı gururunu yaşıyorsam.
Aklıma düştükten sadece 15 dakika sonra İstiklal'de olabiliyorsam.
Deniz kenarında çekebiliyorsam tüm akciğerime o mis gibi biraz buruk havayı.
Lanet etmeden gidiyorsam her sabah işime, ve öğretebiliyorsam küçücük de olsa önce  hayatı onlara.
4 ay önce adını bile bilmediğim bir sürü insan varsa şimdi yanında sanki yıllarca yanıbaşındaymışçasına.
İstediğim zaman uyuyup istediğim zaman çıkıp yürüyorsam kulağımda müziğim saatlerce.
İzmir'li sıfatına sahipsem hem de :)
Yaşasın o zaman yaşamak.
Ne güzel gelmiş o zaman 2013.
Azcık görsün de utansın 2014, daha iyisini yapsın :)
Kırmızı mini cooper mı? Hadi canım valla mı  :))




Devamını Oku »

24 Kasım 2013 Pazar

Ne Mutlu Öğretene (:



Öğretmen demek, ders değil hayat  öğreten demektir.  İyi bir öğretmen kitabı değil hayatı öğretir çocuğa ; Atatürk'ü, anneyi, babayı, aileyi, sevmeyi, hoşgörüyü, cesareti, kabullenmeyi, savaşmayı, adam olmayı, saygıyı, paylaşmayı, daha iyi olabilmeyi...
İyi bir öğretmen iyi insanlar yetiştirir. Şimdiki zamanda Atatürk'ün izinden gidecek, O'nun ilkelerini koruyacak, karakterli, kendini bilen, saygı duyan çocuklar yetiştiren öğretmenler başımın tacıdır.
Başöğretmenim Atatürk'ün, tüm öğretmenlerimin ve aynı amaca yürüdüğüm tüm öğretmen arkadaşlarımın öğretmenler günü kutlu olsun.

Devamını Oku »

18 Kasım 2013 Pazartesi

Birsen Tezer'li Bi Gece (:



Çok defalarca söyledim ölmeden önce Birsen Tezer'i canlı canlı dinlemeliyim diye. Geçen hafta internette dolaşırken 15 Kasım Garajistanbul konserini görünce çığlık attım resmen. Hem de Bülent Ortaçgil ile birlikte. Yanlış olmasın ama benim için Birsen Tezer kısmı en önemli hatta tek önemli olan kısmıydı. Bülent Ortaçgil şarkısını Birsen Tezer'den dinlemek.
O kadar istemişim ki olabilecek en güzel bi konser, geceydi benim için. Daha önce gitseydim ya da sonra böylesi olmazdı, tam zamanıydı, acayip de güzeldi :)
Gecenin ağır süprizi Erkan Oğur'du. Aklıma gelmezken karşıda canlı bulmak ne güzeldi.
Kapatıp gözleri, saatlerce ağrıyan ayaklara inat, söylemek o şarkıları, bir yandan dinlemek, tınıyı bazen teninde bazen kulağında bazen de kalbinde hissetmek.
Daha 4 saat olsa kalır, dinler, söylerdim!
Boşta kalan, boşa düşen, akıl yoran her anımı kurtaran Birsen Tezer şarkıları bana müthiş bir gece yaşattı.
Yine olsun, yine gidelim!!!

Benim vazgeçilmez şarkılarım ise şunlardı











Devamını Oku »

10 Kasım 2013 Pazar

Seni Özlemle Anıyoruz




Biz senin çocukların, torunların seni herşeye inat, herkese rağmen çok seviyoruz.
Yaptıklarını çocuklarımıza anlatıyoruz. 
Seni her gün,ama bugün daha çok özlüyoruz, hem de kızlı erkekli.
Devamını Oku »

15 Ekim 2013 Salı

Mutlu Bayramlar :)



Bayrama özgü en güzel en güncel kapak bu olmuş bence.
Herşeye rağmen gülebildiğimiz, sevdiklerimize sarılabildiğimiz, onları öpebildiğimiz, sevmekten korkmadığımız ve hep mutlu olduğumuz bayramlarımız olsun :)
Devamını Oku »

3 Ekim 2013 Perşembe

Sizi Meleklerinizle Tanıştırayım...



Uzun zamandır sizinle paylaşmak istediğim bu yazıyı ancak bugün dökebildim satırlara. 
İnanmıyor olabilirsiniz, ben de inanmıyordum. 
Ama bir şans verin ve sonuna dek okuyun.
Beki Hanımla ve onun sayesinde sevgili dost meleklerimle tanışmam 2012 senesinin Eylül ayında gerçekleşti.Yani tam 1 yıl önce. Bir gazetede röportajını okudum, daha önce de hakkında bir şeyler duymuştum.
O zamanlar İstanbul’da üniversite eğitimimi bitirip İzmir’e ailemin yanına dönmüştüm. Atanamamış ve sözleşmeli işinden de bir dakika içinde çıkarılmış işsiz bir öğretmendim. Önce Meleklerle Yaşamak’ı okudum. Günlerce hatta aylarca bir işaret bekledim. Tabi ki o işaret aylarca gelmedi. Önce ümitsizliğe kapıldım ama daha sonra inandım, farkında olmadan inandım. Meleklerin Gücünü okuduktan sonra aslında içimden iletişim kurduğumu bunu somutlaştırmadığımı farkettim. Etrafımdaki herkesle paylaştım, sizi okuttum, onların da melekleriyle tanışmasına vesile olmak istedim.
Ve ben 21 Aralık’ın dönüm noktası olduğu insanlardan biri olduğumu hep düşündüm ve de öyle oldu, gördüm J
İstanbul’dan kaçarcasına 1 gecede İzmire taşındım ve bu bana düşündüğümden de ağır geldi. Kendimi suçladım,ailemi suçladım.
Ve bu durumu aşmak için 1 sene ağlamak dışında hiçbirşey yapmadım. İşe girdim, 4 ay sonra çıktım. En büyük istediğim tekrar İstanbula dönmekti ve bunun tek yolu kpss ile İstanbula atanmaktı. 2012 senedinde sınava girdim, 3 saatlik sınav boyunca atanamazsam beni bekleyen korkunç 1 yılı düşündüm. İşsizlik, zevksizlik…
Tabiki sürpriz olmayan bir şekilde kazanamadım. Ağladım hem de çok ağladım!! Ama bunu değiştirmek için bir şey  yapmadım.
Aralık 2012’de benim de herkes gibi korkularım vardı. Sonra her gece uyumadan önce meleklerimle konuşmaya başladım, kendimce. 2013 itibariyle sihirli bir şekilde her şey yoluna girdi. ( Sihirli olmadığını biliyorum ama üzerimde bıraktığı etki bu )
Temmuzda  tekrar kpssye girecektim ve 1 ocaktan 15 temmuza kadar her allahın günü kendime ve yanımdakilere kazanıp İstanbula döneceğim dedim.
7 buçuk ay onlarca tüy, bozuk para ve kendimce işaretler aldım. Ağzımın değil kalbimin söylediği her şey gerçekleşti. Çekindiğim hiçbir şeye sahip olamadı, kendime güvendiğim her konuda istikrarla başarılı oldum.
Bugün 3 Ekim. 15 Temmuzda Kpss’ye girdim. Ve şimdi bu maili kadrolu bir öğretmen olarak İstanbul’daki evimden yazıyorum JYani oldu, ben başardım. Bu da benim mucizem oldu.
Beki Hanıma ve sevgili meleklerime mucizeme kavuşmama rehberlik ettiği için tüm yüreğimle teşekkür ediyorum.
Sevgiyle kalın.

Ayrıntılı bilgi için http://www.meleklerleyasamak.com/ u ziyaret edebilirsiniz.
Devamını Oku »

29 Eylül 2013 Pazar

İstanbul! Seni özledim ulen!!!!



Ben 10 ay önce "May Dreams Come True ( hayaller gerçek olur)"  demiştim. Olurmuş. Oldu.
1 yıldır İstanbul, kpss, kadro, ev, hayat derken... Şimdi yaşama zamanı geldi.
Ben bu yazımı güneşli bir pazar akşamüstüsü İstanbul'daki evimden yazıyorum size :)
Yaşamayı istediğim onca şeyin gerçek olduğuna, sonunda bittiğine zamanının geldiğine inanmak zor oldu en başta. Sanki hep bu koşuşturma devam edecek, çaba hep sürecek, güzel son hiç gelmeyecekmiş gibi.. Geldi ama. Benim gibi istediği ya da sahip olduğu şeylere hep en zor yoldan birsürü hendekler geçerek sahip olanlar bilirler bu hissi. Hiç kolay olmadı benim için hayallerime kavuşmak. Kolay olsaydı bu kadar değerli olur muydu bu da bir tartışma konusu olabilir tabi.
Bugün tam 2 hafta oldu yeni hayatıma başlayalı. Ev taşıma, yerleşme derken anca kavuşabildim internetime.
Şimdi yeni bir dönemeç var önümde. Kavuşulanlar ve yeni hedefler. Ama önce içime sindire sindire özlediğim İstanbulumu yaşama vaktim.
Özlenen ve görülecek bir çok arkadaş, gezilecek bir çok yer, içilecek onlarca kahve, dinlenecek  bir çok grup...
2 yıl sonra yeniden canlandığımı hissediyorum. Yeniden genç yaşadığımı.
İstanbul bu sefer bana yeni ve güzel süprizler sunacağa benziyor. Koşulsuz kabul ediyoruuum :)
Ah huzur patlaması yaşıyorum. 2 yıldır konuştuğum, düşündüğüm, istediğim, ağladığım , özlediğimi yaşamak, başarmak, kendim başarmak en haz verici olanı.
İçimdeki ego patlamasıyla sanırım şimdilik bu kadarını yazabileceğim çünkü bana gıcık olmanızı istemiyoum tabikii :)
Ev taşıma maceramı da bir süre sonra, iyice sindirince sizinle paylaşmalıyım.
O zamana kadar...

Cihangiiiiiir, seni özledim ulen!!!!!
Devamını Oku »

6 Eylül 2013 Cuma

Şimdi Rahat Bir Nefes Alalım...



Muhtemelen 25 yıldır aldığım en uzun , en tasasız ve en huzurlu nefesleri alıyorum ben bu aralar. Korkunun vücudumun tüm hücrelerinden temizlendiğini hissetmek bana resmen saniye başı yaşam enerjisi depoluyor. 
Hala bazı boşluklar var ama zamanla, hatta çok yakın zamanda onların dolacağını da biliyorum.
Hafta içinde güzel Karşıyaka'mın mis kokan havasında, Sinemi beklerken çekmiştim bu fotoğrafı. Dert yok, tasa yok, kpss notu yok, manyak gibi koşuşturma yok. Oh be oh!
Böyle yazıyorum da sanılmasın ki prenses hayatı yaşıyorum, tabi ki değil. Ama mutlu olmayı becerebilen bir insan için çok da zor değilmiş böyle hissetmek. Mutsuz ve depresif geçirdiğim günlerime yazık!
Şimdi 3 gün atama sonuçları için bekliyorum. Valiz tamam sayılır, tek eksik neye gideceğini gösteren tek yönlü bir bilet :) 
Umuyorum ki o yol da İstanbul olacak. 
İzmirime veda etmek hep zor olmuştur ama ayda bir İzmir kokusu almaya gelmek can katar canıma.
Gitmek geride bırakmak değil benim için bu sefer, gitmek kavuşmak demek, gitmek özlemek demek. Bu sefer hüzünlü değil sevinçli bir gidiş var.
Şimdi gitmek vakti...
Devamını Oku »

5 Eylül 2013 Perşembe

Ücretliden Kadroya - Bir Öğretmen Klasiği


Üniversiteyi kazandığımda hiç bu kadar zor olacağını düşünmemiştim. Yanlış anlaşılmasın üniversite kısmı değildi zor olan, hatta bir çok bölüme nazaran çok da rahat bir bölümdü benimkisi. Derslerle alakanı tam olarak kesmezsen vize ve final haftalarında 2 hafta hayattan bağlarını kopararak yaşarsan gayet de iyi derecelerle bitirilebilir bir okuldu ve zaten öyle de oldu. 
Asıl zor kısım üniversite sonrasıymış. Ben öğrenciyken " hayatta KPSS'ye girip bilmediğim yerlere, doğuya falan gidemem" diyordum. Demesi bedava, demesi çok kolay. İzmir'de doğmuş, İstanbul'da okumuş bir insan olarak Hakkariye gitmemin kolay olacağını düşünmek saçma olurdu zaten. 
Bu hevesle 4. sınıfta kpssye bile son anda başvuru yaparak laf olsun diye girdim, özel bir kurumla anlaşmıştım zaten, öyle işsiz kalanlardan değildim, daha mezun olmadan işim hazırdı.
Özel bir dershanede çalışmaya başladığımda anladım ki bu işler öyle uzakta görüldüğü gibi değil. Öğrencilik asla bitmemesi gereken bir hayat dönemi. Sabah 7'de işe gidip akşam 8'de eve gelip sonra kendine yemek yap, ev işi yap... İtiraf ediyorum ki yemek yemeden yattığım geceler olmuştu.
Aa dedim olmaz bu bu işin sırrı kpss imiş. Dershanenin bana kazandırdığı tek şey güzel dostluklar oldu.
Sonra dön İzmire hazırlan sınava. 
O iş de öyle kolay değilmiş. Hele benim branşımda hiç değilmiş. 
2 yıl da ücretli öğretmenlik macerasından sonra artık 5 gün sonra maşallah yazısı gibi asıcam 657'yi boynuma  
Ücretli öğretmenlik de değişik bir durum. Aslında kadrolu öğretmen gibi çalışıp, üçte bir paraya çalışıyorsun. Bana çok şey öğretti, Dershanede yapılan öğretmenlikle okulda yapılan arasında mevzuat açısından çok fark var. 
Benim burada da en büyük şansım okulda kendimi hiç ücretli gibi hissetmedim, yıllardır berabermişçesine çalıştım okuldakilerle. Ben onları çok çok sevdim, sanırım onlar da beni sevdiler :) Bence sevdiler :)
Ve şimdi bu koşuşturmanın sonuna yeni bir koşuşturmanın başına geldim, sanırım.
Bir yıl boyunca sinirli, stresli, ağlak, manyak hallerimi çeken, bana inatla katlanan herkes başımın tacı.
Ailem, iş arkadaşlarım, dostlarım, dershanedeki öğretmenlerim hepsi hepsi.
Stres altındayken garip bir insan oluyormuşum ben, kendim hakkında bir şey daha öğrendim. 
Aslında hakkımız olan şeyi almak için bu kadar çaba vermemiz, gözü kapalı buna razı olmamız fazlasıyla sinir bozucu. 
Açtığı 40,000 kadroda mesela hiç Ege Bölgesi bulunmaması, binlerce kadroya büyük şehirlerden bir tane bile kadro açmaması...
Aslında bizler iğrenç bir oyun içinde kendimize yer edinmeye çalışan birer insanız. Değiştirmeye gücümüz ve mı, bilmiyorum. Gücümüz varsa da cesaretimiz yok,birçoğumuzun yok. Anca ucu bize dokunuğunda çıkarıyoruz tırnaklarımızı.
Neyse şu an sevinçten baya sevgi böcüğü modunda , 32 diş dolaşıyorum ki bu konulara girerek can sıkmayacağım.
Hiç bitmesin.
Bir senedir dilimden düşürmediğim "İstanbul'a atancam ben ya!" nın gerçekleşmesi için çok az kaldı.
Güzel haberlerle geri döneceğim.
Beni bekleyin :)

Devamını Oku »

19 Ağustos 2013 Pazartesi

Günaydıın :)


Hep maviyi göreceğimiz, denizin kokusundan ayrı kalmayacağımız günler bizim olsun :)



Devamını Oku »

Adı Hayat Olsun (:

Hayatınızda karşınıza çıkacak tüm güçlükleri aşabileceğinizi hissettiğiniz anlar olur. O an önünüze çıkan her şeyi devirir yolunuza devam edersiniz. Ya da bunu yapabileceğinize inanırsınız. Tam oradayım. Ve burası çok güzel :)
Annem her zaman der, azıcık dilini tut kızım nazar değdireceksin diye. Dilimi tutsam da parmaklarımı tutamıyorum işte, harfler belirip duruyor ardı ardına ekranda. Bitmesin. Saatlerce yazabilirim, sayfalarca anlatabilirim. Yüreğimde bir kuş kanat çırpıyor kuzum modunda yeşilçam repliklerine bile yer verebilirim hatta.
Mutluyum be! O kadar çok bekledim, o kadar çok istedim ki, gerçekten mutlu olunabiliyormuş. Gerçekten mutluyum! Ohhh
Baştan söyleyeyim piyangodan para çıkmadı, öyle kafam kadar tek taşla evlilik teklifi de almadım ( o ne be! )   Küçük şeylerle mutlu olabilen insanlar mutlu olmayı hep hak ederler. ( arada büyük şeyler de gerekli tabi :)
Şimdi nereden çıktı bu uçuyorum halleri derseniz. Valla milyonlar kere bahsetmişimdir zaten 2013'ten beklentim çok, bu yıl benim yılım olacak diye. Gözünü sevdiğimin 2013'ü hakkını veriyor vesselam. 
Her yıl belki de pek çok insanın yaptığı gibi ben de dilek listemi oluştururum. Bu yıl bunu kendime özel yaptım. Kimselerle paylaşmadım. ( Annem gizliden bulup okumuşsa bilemem orasını tabi ) 
Benim bu yılki listem 14 maddeden oluşmuş. Bugün şöyle kabaca gözden geçirirken 6 tanesinin çoktan gerçekleşmiş olduğunu gördüm. Şükürler olsun (:
Biz 21 Aralık 2012'de gerçekten bir enerji çağı atladıysak, ben kesinlikle atlayan taraftayım. 
Eskiden mutsuzluklarım etrafımı sararken şimdi, istemeyi öğrendim. İstediğimi yaptığımı gördüm. 
Bu bazen bir arkadaştı, bazen para, bazen başarı, bazen aşk, bazen de bir kitap. 
En küçüğüne de sahip oldum, en büyüğüne de.
Giderek daha da güzel olacak buna da inanıyorum.  
Hayatta her şeyin en güzel zamanda gelmesi gerektiğini öğrendim. ( Sevgili beyaz atlı prensim, artık zamanın gelmedi mi? Ata gerek yok, kırmızı mini cooperla gelsen de yeter.)
Şimdi kocaman bir uyku çekin kendinize. Rüyanızda en çok istediğiniz şeyi, kişiyi, yeri görün.
Sabah uyandığınızda gülümseyin. Bilin ki o rüyanız bir gün gerçek olacak.
Ve o günün sizin için adı hayat olacak :)


Devamını Oku »

13 Ağustos 2013 Salı

Bugün ben susayım, şarkılar söylesin




Üniversite 1. sınıf
Yıl 2007
İstanbul, Beşiktaş Sahil
Saat 01.00
Bir battaniye, bir bank, iki kişi






Yapacak bir şeyiniz yoksa yapılabilecek en güzel şey Birsen Tezer dinlemektir.





Sen bana yangın ol efendim
Ben sana rüzgar
Tutuşsun gün yansın geceler
Zamanımız dar
Sen bana geç geldin
Ben sana erken
Soyunsun gün sarsın geceler
Vaktimiz varken




Yitip giden günlerden arta kalan
Elde kalan tek şey
Birbirine yabancılaşan iki insan
İçinde onu en tanıyan, dışında adını ağzına almayan



Bu gece yine tek
Dayanır bu yürek
Düşünür
Acısı dinmeyecek








Devamını Oku »

27 Temmuz 2013 Cumartesi

Yaparım dedim.Yaptım.Oldu



Güzel şeyler oluyor bu aralar. Çok güzel şeyler hem de. Sonunda pes etmeden, sadece kendim için istediğim, yıllar boyu istediğim şeyi yaptım. Üniversite sınavına tekrar girdiğimden bahsetmiştim. Öğretmenliği gerçekten çok seviyorum ama ömrüm boyunca yapmak istediğim şey bu değil. Bunu hep biliyordum, ama bir türlü hareket edecek cesareti bulamadım kendimde, ta ki bu seneye kadar. 2013'ün bana çok uğurlu geleceğini biliyordum. Şükürler olsun ki öyle oldu.
Tekrar üniversite sınavına girmeye karar verdiğimde beni ek ciddiye almayanlar oldu, olmadı değil. Ama umrumda mı hayır o da değil :)
2 gün önce yerleştirmeler açıklandı ve karşınızda Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları öğrencisi duruyor :)
Selam size..!!!
Çok heyecanlıyım, nasıl olur kaç seneden biter bilmiyorum, haliyle 20lik öğrenciler gibi sürekli okula gidemeyeceğim belli. Ama azimliyim bitireceğim bu okulu da. Fazla diploma göz çıkarmaz.
Ben kendi yerimi ( henüz adını veremediğim ) zaten açacağım.Bugün, yarın, seneye bilmiyorum ne zaman. 5 yıl müddet verdim kendime. Bu sürede okulu da bitirip bu işi hobi olarak değil profesyonelce en iyi şekilde yapmak benim emelim.
Anlayacağınız tadıma doyum yok bu aralar. Kpss de açıklansa, bir de atansam of diyorum sadece of! O zaman 40 gün 40 gece kutlama yapacağım. Hele bir de İstanbul olursa dileyin benden ne dilerseniz.
Bende bu aralar durumlar böyle. Huzurdan nirvanaya erdiğim bugünlerde atanma haberi de üzerine eklenir uçuşa geçeriz toplu olarak.
Güzel haberlerimin devamı gelecek, beklemede kalın..!


Devamını Oku »

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Günün Tavsiyesi (:


Devamını Oku »

23 Temmuz 2013 Salı

Dolunay'ı dileksiz geçmek olmazdı



Bugün, aslında saat itibariyle artık dün oldu dolunay gerçekleşiyor gökyüzünde.
Ee ne yapalım diyorsanız çılgın dolunay yazıma tık tık.
Benim bu dolunay dileklerim çok içten geldi.
Henüz geç kalmadınız, hadi!
Devamını Oku »

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Film Kuşağı {Tim Burton}



Boş vakitlerimin hayli fazla olduğu şu günlerde televizyon karşısında boş boş tekrarlanan dizilerin 18. bölümlerini izlerken ve ne yapabilirim diye düşünürken geldi bu fikir aklıma. Hangi filmi izlesem diye kararsızlıktan başka bir kararsızlık koynuna atlayacağıma film kuşağı yapmaya karar verdim. Bir oyuncunun ya da yönetmenin tüm filmlerini izlemek gibi..
Kiminle başlayacağıma karar vermek hiç de zor olmadı. Aranızda Tim Burton sevmeyen var mı bilmiyorum ama, ben tüm filmleri 3 tur izlemiş olsam da ( tek tek daha fazla muhtemelen ) yine Burton'lı bir başlangıç yapmak istiyorum.
Nefessiz arka arkaya film manyağı yapsam kendimi :)
IMDb sayesinde tüm film isimlerini falan da rahatlıkla bulabilirsiniz.
Ben şimdi acayip keyifli saatlerimle ve filmlerimle başbaşa kalmaya gidiyorum. Ne zaman biter bilinmez, araya  şehir dışı seyahatlari çıkınca, ama keyifli  bir seri olacağından eminim. Beni bu boşluktan da Burton'dan başkası çekip çıkaramazdı herhalde.
Benim derdime anlık bulduğum çare budur. Bir yandan da okuma şenliği tam gaz gidiyor. Aylardır bugünleri bekliyordum. Şükür kavuşturana :)
Eylül'de yeniden iş başı yapana kadar kitap- film mod on.
Bana iyi seyirler ve okumalar.
Film / yönetmen / oyuncu önerilerinize her daim açık olduğumu söylememe gerek yok sanırım.
Arrivederci.
Devamını Oku »

21 Temmuz 2013 Pazar

Benim Listem..! / Okuma Şenliği 2013

Okuma Şenliği 2013 hakkında daha önceki yazımda size bilgi vermiştim. Okuma şenliği 2013 için tık tık

Şimdi gelelim benim listeme :

  1. Yukarıdaki kuralların hepsini boşverip istediği kitabı okuyanlara                                                          Aşk Tanrıçasının Yemek Okulu 
  2. Genel kural en az 200 sayfa olsa da 150 sayfadan az bir kitap okuyanlara                                           Küçük Prens ( 96 sayfa )
  3. Okuduğu kitabın adında en az bir renk olanlara.                                                                                  Grinin Elli Tonu 
  4. Bir serinin ilk kitabı dışındaki bir kitabı okuyanlara                                                                              Mucizeler Dükkanına Dönüş ( Küçük Mucizeler Dükkanı Serisi 4. kitap )
  5. Kendi dışında herkesin o kitabı okuduğunu düşünüp sonunda kendisi de o kitabı okuyanlara                  Aşk 
  6. Yasaklanmış bir kitap okuyanlara. Buradan ve buradan yasaklanmış kitaplar listelerine ulaşabilirsiniz.   Muhteşem Gatsby 
  7. Asıl mesleği yazarlık olmayan bir kişinin yazdığı kitapları okuyanlara                                                     Diktatör ile Palyaço ( Zülfü Livaneli )
  8. Türü kurgu olmayan bir kitap okuyanlara                                                                                           İsim Şehir Bitki ( Yılmaz Özdil ) 
  9. Olayların hiç görmediği bir ülkede geçen kitapları okumak                                                                     Amin Maalouf / Işık Bahçeleri 
  10. 400 sayfadan uzun bir kitap okuyanlara                                                                                               Umberto Eco / Prag Mezarlığı 
  11. Romanın yazarı veya karakterlerden birinin adının veya soyadının kendisiyle aynı olan kitabı okuyanlara                                                                                                                                        Adadaki Ev ( Karakter Esra ) 
  12. Kendi doğum yılında doğan veya ölen bir yazar tarafından yazılmış  bir kitap okuyanlara                      Cynthia Freeman / Fairytales (1915-1988)
Devamını Oku »

Okuma Şenliği 2013



KPSS bittikten sonra daha önce de söylediğim gibi tatil benim için şimdi başladı. 10 aydır uzak kaldığım kitaplarıma, kütüphaneme kavuşmak için de bundan daha güzel bit etkinlik olamaz herhalde.  Geçen gün bloglarda dolaşırken sevgili arkadaşım Selçin'in blogunda karşılaştım bu etkinlikle. Onun da tam bir kitap kurdu olduğunu bildiğimden hemen incelemeye koyuldum. Selçin'in blogunu incelemek isteyenler için : Miss Marmelat  Selçin'in blogu.
Pinuccia'nın Kitapları adlı blog başlatmış bu etkinliği. Etkinlikle ilgili tüm bilgi ve kurallar orada yazılı.  Ben kısaca burada da bahsedeyim.

KURALLAR :
  • Etkinlik 9 Temuuz - 9 Ekim 2013 tarihleri arasında okuduğunuz kitapları kapsıyor.
  • Okuduğunuz her kitap en az 200 sayfa olmak zorunda
  • Okuduğunuz her kitabı kategorilerden sadece birisine saydırabilirsiniz.
  • Her ayın  9'unda Punnicia'nın Kitapları nda listeler yayınlanacak. İsminizi ona bildirmeniz yeterli.
KATEGORİLER :
  1. Yukarıdaki kuralların hepsini boşverip istediği kitabı okuyanlara 5 PUAN
  2. Genel kural en az 200 sayfa olsa da 150 sayfadan az bir kitap okuyanlara  5 PUAN
  3. Okuduğu kitabın adında en az bir renk olanlara 10 PUAN
  4. Bir serinin ilk kitabı dışındaki bir kitabı okuyanlara 10 PUAN
  5. Kendi dışında herkesin o kitabı okuduğunu düşünüp sonunda kendisi de o kitabı okuyanlara 15PUAN
  6. Yasaklanmış bir kitap okuyanlara. Buradan ve buradan yasaklanmış kitaplar listelerine ulaşabilirsiniz. 15 PUAN
  7. Asıl mesleği yazarlık olmayan bir kişinin yazdığı kitapları okuyanlara 20 PUAN
  8. Türü kurgu olmayan bir kitap okuyanlara 20 PUAN
  9. Olayların hiç görmediği bir ülkede geçen kitapları okumak 20 PUAN
  10. 400 sayfadan uzun bir kitap okuyanlara 25 PUAN
  11. Romanın yazarı veya karakterlerden birinin adının veya soyadının kendisiyle aynı olan kitabı okuyanlara  25 PUAN
  12. Kendi doğum yılında doğan veya ölen bir yazar tarafından yazılmış  bir kitap okuyanlara  30 PUAN
Yazarların doğum ve ölüm tarihleri için buradan faydalanabilirsiniz.
Beni oldukça heyecanlandıran bir etkinlik. Şimdi ben de listemi oluşturmak için işe koyuluyorum. Listem tamamen hazır olunca da sizinle paylaşacağım.

Haydi okumaya :)




Devamını Oku »

16 Temmuz 2013 Salı

İzmir Pasta Atölyesi ile Cupcake Kursu


Ben ne demiştim, sınav biter bitmez hayatıma koşar adım giderim dememiş miydim ? İşte kenarda bugünü bekleyen minik hediyemi değerlendirme günüydü bugün benim için. Sınavın bitişiyle boşluğa düşen ben attım kendimi etkinliklerin göbeğine :)
Beni çok heyecanlandıran bir etkinlikti bu, uzun süredir zamanını beklediğim. Beni tanıyanlarınız ya da blog takipçilerim bilir mutfağa, bir şeyler pişirmeye ne kadar aşık olduğumu. Hatta Nisan'dan beri Küçük Mucizeler Tezgahımda sizinle .
Neyse gelelim biz etkinliğimize.
İzmir Pasta Atölyesine gittiğimde çok şeker bir kadın karşıladı beni, Birsen Hanım. Önce baya baya oturup bir saat sohbet ettik. Bir İstanbulluyla konuşmak az da olsa dindirdi İstanbul hasretimi. Ardından koyulduk işe.
Tabi ki atölye benim için cennet misaliydi.Her yerde kalıplar, kopatlar, hamurlar, çikolatalar, rengarenk süslemeler, fırınlar falan falan...
Muhtemelen 10 dakika kadar aptal aşık gibi bakmışımdır etrafa.
Sonra reçete doğrultusunda yapmaya başladım cupcakelerimi. Şansım da vardı ki seansın tek öğrencisiydim.
Kekler fırına biz süslemelere...

Benim tek sorunum işte bu süsleme kısmı. Hayatım boyunca ince el işlerinde hep sıkılmışımdır, şeker hamurlarıyla ve sayısız kopatlar ve gereçlerle yapabilecekleriniz sınırsız ama bendeki sabrın sınırı az.
Ben önüne ilk defa bir koli oyuncak konulmuş çocuk gibi 2 saat falan oynadım onlarla ve ortaya çıkan sonuç.
Ta ta ta taaaammmm!!!!!!


Yaklaşık 3 saatin sonunda benim yanımda çok keyifli bir gün, tanışmaktan ve sohbet etmekten acayip keyif duyduğum atölye sahibi Birsen Hanım ve lezzetli mi lezzetli keklerim kaldı.
En yakın zamanda bu sefer çikolata yapımı kursuna gitmeyi planlıyorum.
İlgilenenleriniz için
İzmir Pasta Atölyesi web sitesi : http://izmirpastaatolyesi.com/
Facebook sayfası: https://www.facebook.com/izmirpasta?fref=pb&hc_location=profile_browser

Benim günün anlam ve önemine dair favori kekim bu oldu :)


Devamını Oku »

14 Temmuz 2013 Pazar

Sonunda


Kpss maratonum bitti.
Öyle ya da böyle bitti, şimdi sıra geldi sonuçları beklemeye. 
Bu uzun süreçte en özlediğim şeyleri yapma vakti şimdi.


Şimdi okunacak onlarca kitabım var beni bekleyen.
İzlenecek bir o kadar film.
Gezilecek yerlerim var.
Saatlerce sohbet edilecek arkadaşlarım.
Mutfakta denenmeyi bekleyen yeni tariflerim.
Ve sanırım beni bekleyen yeni bir hayatım... :)
Şimdi onu yaşama vakti..


Bir de bu zamanlar en en çok severek dinlediğim, onlarca kez söylediğim yeni bir şarkı.



Multitap - Bu Kadarız

Bir gün umutsuz, çözümsüz hissedersen
Bil ki o çıkmaz sokakta yalnız değilsin
Özel birisin
Özel güçlerin var
Sıcak bir evin, bir kedin ve de çılgın arkadaşların var
Biz böyleyiz, bu kadarız, bizim hayatımız
İçimizden ne geçerse onu söyler yaparız
Bu zaman ait değil asi ruhlarımız
İşte böyleyiz, bu kadarız...


Devamını Oku »

7 Temmuz 2013 Pazar

Sevgili ÖSYM

         
Bu yazı ÖSYM, YÖK ve 6 Temmuz 2013 tarihinde yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı ( KPSS) ile ilgili tüm kişi, kurum ve kuruluşlara açık mektubumdur.
Ben 25 yaşında atanamayan bir Fen Bilgisi Öğretmeniyim. Ülkenin en iyi eğitim fakültesinden, eğitim diyorum bakın öyle sonradan formasyonlu değil, 4 yıl eğitim görüp mezun olmuş, diplomamı almış biriyim. Yani ben üniversite diplomalı bir öğretmenim, öğretmen adayı değil.
Sayenizde işimi yapamıyor olmanın verdiği eksiklikle yaşıyorum.
Ben bütün bir yılımı atanabilmek için manen, madden ve ruhen bu işe adamış milyonlarca öğretmenden sadece bir tanesiyim. Ve dünkü sınavdan sonra söyleyebileceğim tek şey size hakkımın, o verdiğim 120 liranın 1 kuruşunu bile helal etmiyorum.
Belki bu sınav kimilerinin atanma yolunu açacak, belki onlardan biri de ben olacağım, ama bu kadar norm dışı, bu kadar alakasız bir sınava benim kendi adıma hiç bir güvenim kalmamıştır.
Nedenlerini kısaca açıklamam gerekirse..

  • Sınava hazırlıklar genelde Eylül ayında başlar. Ben de Eylülde düğer tüm sınavzedeler gibi 120 eğitim, 120 genel kültür genel yetenek üzerine hazırlanmaya başladım. Sonra Ocakta alan sınavı getirdiniz ki 40 küsur tane branş varken 15  tanesine ekstra bir sınav daha yapmak ne kadar adil bilemedim. Maksat mesleki yeterliği ölçmekse onlara da bir yol bulunabilirdi sanırım. Onu da kabullenmek zorundan kaldık, eğitimi 80 soruya düşürdünüz, eyvallah dedik ki bu sırada hala alanın kapsamı belli değildi. En son sınava 2,5 ay kala 17  Nisan'da babalar gibi yeni konular eklediniz. " Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi" , "Özel Eğitim", "Sayısal ve Sözel Mantık". Acelesi neydi bir yıl sonraki sınava yıl başında yapılamaz mıydı bu çalışmalar merakla soruyorum.
  • Ben sınava Ege Üniversitesi Gıda Fakültesi Zemin kat G-2 dersliğinde girdim. Aynı derslikte bulunan tüm öğretmen arkadaşlarıma sorabilirsiniz ki, bu sebeple size net bir yer söylüyorum, en baştan sınav gözetmenlerinin uygulamaları yanlış ve tutarsızdı. Birinci sınavda kitapçıklar sınava 3 dakika kala kontrol edilmeye başladı. Kadın gözetmenlerin sınav esnasında hiç susmamaları ve yapılan uyarılarda  ve bizimle iletişim kurmanız yasak demeleri ilginç ve trajikomikti.
  • İkinci sınavda sınava 3 dakika kala tam konsantre olmaya çalışırken sesli yoklama yapılması, sınava 1 dakika kala hala kitapçıkların dağıtılmamış olması, üzerine bina başkanın çektiği fırça, karekodların resmen sınav esnasında kitapçıkların elimizden alınarak toplanması...
  • Gelelim sorulara. Kapsam geçerliliği sorulmuş ama kapsam geçerliliği dipte olan bir sınavdı. Sanırım komisyon 15 gün boyunca yemiş içmiş oturmuş, son gün herkes birbirinden  habersiz birer soru yazmış ve bu sınav ortaya çıkmış.
  • Türkçe sorularından anlatım bozukluğu sormayınca kendiniz yapmışsınız ki eksik kalmayalım diye sanırım. Ben kendi adıma her vakit kitap okumaya aşık bir insan, binlerce kitabı yutmuş olan biri olarak, okuma ve anlama yetime güvenirim. Ama sizin paragraf sorularınızı 5 defa okuyarak anlamaya çalıştım. Geçmiş sınav formatlarınızla hiçbir alakası olmayan bu sınavda, yetkili bir kişinin çıkıp 30 dakikada sınavı canlı yayında çözmesini talep ediyorum.
  • Hiç bir uyarı olmadan yapılan bu garip sorular bana tabiki hiç güvenli gelmiyor.
  • Matematik testine de matematik bilmeyen hiçbir şey yapamasın tavrıyla yaklaştığınızı düşünüyorum.
  • Tarih soruları tam bir fiyaskoyken 27 tane soruda çıkması gereken 11 tane Atatürk İlke ve İnkilapları soruları neredeydi? Atatürk ile sorduğunuz 2 sorunun birinde onun tutuklanma emrinin verildiği kongre adı dikkat çekiciydi, yaptığı çalışmalar, yenilikler havada kaldı sanırım. Bu baya Osmanlı Tarihi sınavıydı.
  • Güncel sorulara geldiğimizde, sınava hazırlanmış olduğum kurumun verdiği , üzerinde ciddi anlamda emek harcandığını bildiğim güncel bilgiler kitapçığını yutmuş bir insan olarak girdim. Sınavda da bir hevesle önce günceli açtım ki yapayım bitsin diye ama karşılaştığım 6 soru da dillere destan.
  • Önce gelelim güncel tanımına. Türk Dil Kurumu'na göre Güncel : Günün konusu olan, şimdiki, bugünkü, aktüel. Bugün 2013, sorarım size 2006 nasıl güncel oluyor. Sayenizde son zamanlarda iki kavram bilgimiz değişti. Güncel ve Meşru Müdafaa.Bir de en büyük gezegen sorusunu hangi kafayla güncele aldığınızı merak etmekteyim.
  • Sınav sorularındaki imla, anlatım ve noktalama yanlışlıklarından hiç bahsetmiyorum bile.
  • Eğitim sınavına geldiğimizde ise tam tersi bu kadar baştan savma bir sınav hazırlanması emeklerimize yapılan büyük bir saygısızlıktır. O haftalarca ezberlediğimiz, anlamlandırdığımız konuların hiçbiri çıkmamış, başta da dediğim gibi kapsam geçerliliği dipte olan bir sınavdır. Önümüzdeki yıl sınava hazırlanacak olan arkadaşlarım bu yılki sınava itibar etmemelidir.
  • Benim tüm bunlardan sonra gerekli kurumlardan talebim, sınav komisyonun televizyonda çıkıp sınav sorularını açıklamalı bir şekilde yanıtlamasıdır. Soruları nasıl anlamam gerektiğini görmek en büyük hakkım, ve şu andaki en büyük merakım. 
  • Şimdi tüm bu kafa karışıklığı ile 14 Temmuzda gireceğimiz Öğretmen Alan Bİlgisi Testi'nde neyle karşılaşacağımı bilmemek beni korkutuyor.
  • Sınava giren tüm arkadaşlarım ve benim için bu sınavın tam bir kaos olduğunu ve kimsenin durumunu tam kestiremediğini bildiğim için hakkımızın daha fazla (!) yenmemesi en büyük dileğim.
      Esra ERKUŞ
     Atanamayan Fen Bilgisi Öğretmeni
Devamını Oku »

2 Haziran 2013 Pazar

İzmir Tencere Tava Sesleriyle İnledi :)

Gördüğüm en büyük direniş şekli bu. İçinde olduğum için hem çok mutlu, hem de çok gururluyum!!
Mesele artık hepimizin meselesi.
Karşı komşunun, bakkalın, kapıcının, muhtarın herkesin elinde saat 21.00 olduğunda gördüm ya o tavayı, tepsiyi!
Helal olsun size. Helal olsun bize.
Video tarafımdan saat 21.05 itibariyle İzmir Karşıyaka Atakent 6404 sokakta çekilmiştir. Ben 4 dakikalık çektim ama sesler 40 dakika sürdü.
Gurur duyuyorum bizimle!!


Devamını Oku »

1 Haziran 2013 Cumartesi

Diren Gezi Parkı, Diren Taksim, Diren Türkiye!!!!



2 gündür Taksimde, İstanbulda ve heryerde yaşananları soluksuz izliyorum, takip ediyorum. 5 yıldır yaşadığım İstanbul'dan 2 yıldır ayrıyım ve ilk defa orada olamadığım için tanınamaz bir çaresizlik içindeyim. Bugün orada olmalıydım!
Gezi parkında değil belki ama evde uykusuz bir cuma gecesi geçirerek saniye saniye ordaymışçasına yaşadım . Yaşanan süreci, ilk başta kötü sahneleri olan ama mutlu sonla biteceği bilinen bir film gibi hem üzüntü, hem öfke, hem de heyecanla geçiriyorum.
Bu bir eylem olmaktan çıktı. Bu bir özgürlük ve uyanış süreci oldu bizim için.  Hala bunu dine bağlayan ya da söz konusu ağaçlardan öteye geçemeyen aptallar var. Gerçekten aptallar!!!
İçimden bir ses bunun son olduğunu, bu yalakalardan, şerefsizlerden, palavracılardan kurtulacağımızı söylüyor. İçin kıpır kıpır. Dün gece Basmane'de yediğim biber gazı bile kendimle gurur duymamı sağlıyor bu direnişin bir parçası olduğum için.
Bundan yıllar sonra çocuklarıma, torunlarıma, öğrencilerime anlatacağım 31 Mayıs direnişinde benim de bir katkım olduğunu...
Bunun yanında tüm gece tüm gün yayın yapan Halk tv, artı bir tv ve ulusal kanal bize küçük BÜYÜKlüklerini gösterdiler.
25 yaşındayım ve ilk defa herkes ama herkes bir konuda hem fikir. 
Sadece İstanbul değil Dünya bizimle beraber.






Dün Basmane'deydik, bugün Alsancak'taydık. Yarın nerede olmamız gerekiyorsa oradayız. Ne kadar süreceğini bilmesem de bu savaşı biz şimdiden kazandık. Türk halkı bu savaşı kazandı!!! 
Geriye bunu tescil etmek kaldı. Bu uğurda bir çok yaralı verdik, bir çok kardeşimizi kaybettik 2 günde. 
Tek temennim ulaşacağımızdan emin olduğum mutlu sona artık kayıpsız gitmemiz. Polis üniformasını çıkarmak zorunda. 
Biz artık nasıl bir olabildiğimizi gördük ya, daha da bize bir şey olmaz!
Türk Baharı, Türk Devrimi, Sivil Direniş. 
Sanatçılar burda.
Doktorlar burda.
Avukatlar burda.
Öğrenciler burda.
Öğretmenler burda.
Halk burda.
Yandaşlar yusufta!!!
Taksim bizim, İstanbul bizim, Ankara bizim, İzmir bizim, Adana bizim, Diyarbakır bizim, Ağrı bizim...
Türkiye bizim, daha da size yedirmeyiz!!!!
Canlı yayınlar için:
Artı bir tv http://artibir.tv/


Devamını Oku »

25 Mayıs 2013 Cumartesi

Küçük Mucizeler Dükkanı ( Kitap )



Her şeyin bir zamanı var değil mi? "Küçük Mucizeler Dükkanı" benim yaklaşık 2 yıldır her kitapçıya gittiğimde elime aldığım, incelediğim ve yerine koyduğum bir kitap-tı. Hep satın almak için elime alıp, sonra rafa geri koydum, bir dahakine alırım diye. 18. İzmir TÜYAP'a gittiğimi söylemiştim. Martı Yayınevi'nin standına uğradığımda bu sefer almaya karar verdim kitabı.
Eve geldiğimde elime aldım, arkasını çevirdim...

Artık o eski tasasız kız değilim. Yaşadığım her günün değerini biliyorum. Çünkü hayatın ne kadar değerli olduğunu öğrendim... Hiç bir şeyi, özellikle de hayatı hafife almaz oldum. Artık hiçbir günümü boşa geçirmiyorum. Çektiğim acıların bir karşılığı olduğunu öğrendim..."

Budur dedim... Tam da şu an, hayatımla ilgili önemli kararlar verme aşamasında olduğum, seçimler yapmak zorunda kaldığım şu an bu kitap bana verilen en büyük armağan oldu. Her gün kendi kendime sorduğum soruların cevabını kitabın her bir sayfasında aldım. Bu kitap benim yolumda devam etmem gerektiğinin kanıtıydı sanki. Böylelikle hayatımdaki en özel kitaplardan biri olarak en üst seviyelerde yerini aldı. Bunca zamandır elimin gitmemesinin sebebi buymuş demek ki. Muhtemelen ben bu kitabı 2 sene önce okusaydım, okuyup kitaplığa kaldırırdım ama şimdi kitabı bitirdikten sonra bile  dokunuyorum ona, ona dokunarak güç kazandığımı hissediyorum.
Küçük Mucizeler Dükkanı benim küçük mucizelerimin bir nevi desteği oldu bana :)
Bunlar kitabın benim için önemini anlatıyor. Sadece kitaptan bahsedersek eğer...
Kitap muhtemelen hayatta yollarının çakışmasının mümkün olmadığı 4 kadını bir araya getirip, hayatlarının boşluklarını dolduruyor. Lydia, Alix, Carol ve Jacqueline.. Debbie Macomber'in usta kalemi de asla gözden kaçmıyor.
Hayatı öğretiyor size bu kitap. Sevdiğinize sıkı sıkı bağlanmayı. Aslında herkesin içinde o sevdi dolu yüreğin olduğunu hatırlatıyor. Ön yargılı olmamayı. Ve her ne olursa olsun hayallerinden vazgeçmemeyi... Hepimizin bir nevi yansıması var kitapta.
Elinizden bırakamıyorsunuz. İlk annem okudu evde. O elinden bir türlü bırakamayınca abartıyor mu acaba dedim. Ama öyle olmadığını kendimi mutfakta bir elimle çorba yapıp, bir elimde de kitabı okuduğumu  farkettiğim anda anladım.
Sizin için zamanı mı bilmiyorum ama en büyük dileğim bu kitabın tam zamanında sizin de karşınıza çıkması.
Kitap bitince üzülmeyin çünkü bu şimdilik 7 kitaplık bir seri..

2. kitap : Bir Yumak Mutluluk
3. kitap: Bahçemde Yeşeren Umutlar
4. kitap: Küçük Mucizeler Dükkanına Dönüş
5. kitap: Bir Dilekle Başladı Her Şey
6. kitap: Yeni Başlangıçlar Mevsimi
7. kitap: Sevginin Son Dileği

 Umarım siz de bir gün mucizenizin peşine düşecek kadar cesareti bulabilirsiniz kendinizde :)

Devamını Oku »

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Şimdi Hayat...


Bolca dinliyorum bu aralar. Hayatı sil baştan yaşamaya çalıştığım şu aralar.. Hayatımı yeniden kurmaya çalıştığım bu aralar.. Geleceğimi elimde tuttuğum bu aralar.
Kendimle gurur duyuyorum. Sandığımdan da güçlü biri çıktım. Ben ki eskiden ufak bir zorlukta pes eden, ağlayan kişi, giydim sonsuzluk zırhımı yürüyorum geleceğime doğru.
Yoruldum, hem de çook yoruldım. Sıkıldım da, fazla sınandım sanki. Bir kere yetmedi, bir kaç kere verdim sınavlarımı. Ama bitti artık değil mi? Son sınavımı başarıyla verip koşarak gideceğim geleceğime.
Biliyorum, inanıyorum. Hayal kuruyorum, gülümsüyorum :) Bazen yanlız, bazen de yanıma sevdiklerimi katıyorum.
Tam ordayım şimdi. Dönüm noktası derler ya, işte tam orası burası. 
Şöyle bir arkama bakıyorum, sevdiklerim var orda, beni sevenler, üzenler, aldatanlar, ağlatanlar, güldürenler, unutanlar, unuttuklarım... Güzel anılarım da var en kötü olanlar da. Ben varım orda. Beni ben yapan her bir hücrem. Zorunluluklarım, şımarıklıklarım, hatalarım, doğrularım.
Önüme bakıyorum, Güneş var önümde.  Yeniden doğuyor ve aydınlatıyor yolumu. Şimdi ben seçiyorum hayatımı, başkalarının beni sürüklemesine izin vermeden. Kendi istediğim mutluluğuma gidiyorum. Yanımda da istediklerimi götürüyorum, diğerlerini arkama bırakıyorum ve bir daha başımı ardıma çevirmemeye yemin ediyorum!
Şimdi hayat istediği gibi gelsin, ben hazırım!
Şimdi benim sıram, eskizlerle işim bitti. Sıra gerçeği yaşamakta!!!!
Tam zamanı şimdi.
Yine vakti geldi en sevdiğim şiiri hayatıma sokmanın...
Her bir dönümde bana yol gösteren dizelerin bugünkü görevi beni güçlendirmek.


TAM ZAMANINDA YAŞAMAK

Yemek de boş, içmek de,
Hatta yeri gelmeden sevişmek de.
Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü,
Tam zamanında söylemelisin sevdiğini
Gözlerinin içine baka baka.

Bisikletinin gidonunu
Tam zamanında çevirmelisin
Düşmemek için.
Tam zamanında frene basmalı,
Tam zamanında yola koyulmalısın.

Tam zamanında okşamalısın başını
O üzüm gözlü çocuğun
Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına,
Tam ağlamak üzereyken.

Tam zamanında koymalısın elini omzuna
En sevdiğin dostunun babası öldüğünde.

Tam zamanında tutmalısın düşerken
Üç yaşındaki sehpaya tutunan çocuk.

Tam zamanında acımalı yüreğin
Afyon'da Hasan Ağabey' in evi yıkılınca başına
Evsiz kalınca çoluk çocuk
Ki uzatasın elini bir parça.

Tam zamanında açmalısın kapını
Hayatına girmek isteyenlere.
Tam zamanında çıkarmalısın
Sevginden şımarmaya başlayanları.

Tam zamanında affetmelisin kardeşini
Biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını
Seni gecenin üçünde arayıp da
Kafasının iyi olduğunu söylediğinde.

Tam zamanında öğretmelisin oğluna
Gerekiyorsa yumruk atmayı
Tam burnunun üstüne
Tiksinmeden pisliğinden,
Yukarı mahallenin sümüklü bebesi
Misketlerini zorla almaya çalışırsa.

Tam zamanında bağırmalısın
Acıyınca bir yerin.
Tam zamanında gülmelisin
Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.

Tam zamanında yatmalısın
Yola çıkacaksan ertesi gün
Ve arabayı kullanan sensen
Sana emanetse çoluk çocuk
Ve kendin.

Tam zamanında bırakmalısın içmeyi
Son kadeh bozacaksa seni
Ve üzeceksen birilerini
Ertesi gün hatırlamayacaksan.
Tam zamanında ayrılmalısın misafirliklerden.

Tam zamanında konuşmalı
Tam zamanında şarkı söylemeli
Tam zamanında susmalısın.

Tam zamanında terk etmelisin gerekiyorsa
Annenin babanın evini,
Tam zamanında başka bir şehre gidip
Ayaklarının üzerinde durmaya çalışmalısın.
Tam zamanında dönmelisin memleketine.

Tam zamanında için titremeli,
Tam zamanında aşık olmalı
Deli gibi sevmelisin güzel gözlünü.

Tam zamanında toplamalısın oltanı
Belki de seni şampiyon yapacak
En büyük balığı kaçırmadan.

Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli
Tam zamanında ölmelisin
Iskalamak istemiyorsan hayatı.

Haydi şimdi kalk bakalım
Silkin şöyle bir
At üzerinden hayatın yorgunluğunu,
Vakit zannettiğinden daha az
Haydi kalk bakalım,
Şimdi YAŞAMAK ZAMANI.....

Can YÜCEL
Devamını Oku »

11 Mayıs 2013 Cumartesi

La Perle de l'Ionie... Smyrna...İzmir


İyonlar, Roma İmparatorluğu, Doğu Roma ve Osmanlı İmparatorluklarının koynuna sığındığı güzel şehrim benim. Tüm Dünya'nın güzelliğini konuştuğu İzmir'im. 
Benim için hayat 2 şehir demekti. İzmir ve İstanbul. Herkesin İstanbul'u farklıdır. Ben İstanbulumu burada yazmıştım. Sıra geldi aslolana.


İzmir, doğduğum büyüdüğüm şehir. Bana anne baba dedirten, okumayı öğreten mabet. İlk aşk. İlk dostluk. İlk kaçamak. İlk sevinç. İlk kayıp. İzmir ilk benim için.
İzmirin fuarı...
İzmirin kızı...
İzmirin denizi...
İzmirin kumrusu...
İzmirin boyozu...
İzmirin gevreği...
İzmirin çiğdemi...
İzmirin otları...
İzmirin saat kulesi...

İzmiri hep ama hep taparcasına sevdim. Değerini de en çok ayrıldıktan sonra anladım. 18 yıl boyunca İzmir'de nasıl izole bir ortamda yaşadığımızı... İzmir'li olmanın bize tüm dünyada tanınan o ayrıcalığını ve İzmir'li olmanın verdiği o dimdik duruşu, bitmez tükenmez o gururu.
Sokakta tanımadığın insanlarla korkmadan sohbet etmeyi, kapı önünde sabahlara kadar çay çiğdem sohbetlerini, kızlı erkekli kalabalık gruplara yargılamadan hatta biraz da tebessümle bakmayı İzmir'de gördüm ben.

İzmir demek en başta çağdaşlık demek, demokrasi demek, Atatürkçülük demek, hatta az biraz da faşistlik demek. Dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir İzmirli - gerçek İzmirli - aynı tutkuyla savunur size tüm bunları. Ve bunlar yüzünden oldukça da "gavurdur" İzmir.
Herşeye rağmen devrilmemektir. Atatürk'ün partisinin 29 ilçesinin birini bile kaybetmediği tek topluluktur.
Herkesin 40 yaşından sonra yaşamak istediği şehirdir. Fahri memleketliliktir. Bundandır ki 1-2 ay bile İzmirde kalan İzmirliyim der.
"İzmir İzmirlilerin hem cenneti hem cehennemi. Kalanlar bir gün gitmek için, gidenler de bir gün geri dönebilmek için yaşar."


Peki benim İzmir'im..?
* Pazar kahvaltısında mutlaka boyoz ve yumurta bulunmasıdır.
* Çocukken Hilton FameCity'de saatlerce oyun oynamaktır.
* Çeşmede, en olmadı Bostanlı Şevki'de kumru yemektir.
* Otobüs kullanmamaktır. Yaz kış "karşı"ya vapurla geçmektir.
* Çocukken bir kere de olsa Kemeraltı'nda kaybolmaktır.
*Karşıyaka - Göztepe maçına gidip avazım çıktığı kadar Kaf Kaf çekmektir.
* 23 Nisan'da deniz sezonunu açmaktır.
* Hafta sonu Foça, Seferihisar, Çeşme, Dikili demektir.


*Her 5 mayısta yani hıdırellezde ateşten atlamak, gül ağacına dilek asmak, yol kenarlarından taşlarla modellenen dilekler demektir.
*80 çeşit pişmiş, pişmemiş ot demektir.
* Her köşe başında midyeci görmektir.
* Emiraleme pikniğe gitmektir.
* Kodonda çimlerin üzerinde yayılıp bira içmek, akşamları rakı balık yapmaktır.
* Kadın kadına kurulan rakı masalarını görebileceğiniz nadir kentlerdendir.
* Fuardır. Lunaparktır. Hayvanat bahçesidir. Göl Gazinosudur.

* Buca gölette yunuslu deniz bisikletlerine binmektir.
* Bornova'da konsere gitmektir.
* Alsancak'ta eğlenmektir.
* Karşıyaka'da yaşamaktır.
* En azından benim için nerelisin denildiğinde Karşıyakalıyım demektir.
* Evdir İzmir, ailedir.
* Bostanlı sahilinde bisiklet sürmektir.
* Pasaportta çay içip tavla oynamaktır.
* Denize karşı sahilde kahve içmektir.


*Tarihi asansöre çıkmaktır.
* 2 gram kar görüp çığlık çığlığa mutlu olmak, kara hasret yaşamaktır.
* Yasaklanan tüm milli bayramları 10 kat coşkuyla kutlamaktır.
* İzmir dışında yaşıyorsan her 35 plaka gördüğünde arabanın sahibini ailen gibi sevmektir. Bundandır ki uzaktaki İzmirliler bir şekilde birbirlerini bulurlar.
* Zeytinyağlı mis gibi yemeklerdir.
* Dalından erik koparmaktır.
* Sokaklarda bedava dökülen lokmadır.
* Kabak çiçeği ve enginar dolmasıdır.
* Arapsaçı, turpotu, deniz börülcesi, radika, kuzu kulağıdır.
* Körfezin o unutulmaz (!) kokusunu hatırlamaktır.
* Sabuncubeli'nden şehre inerken o son dönemeçte tüm şehri gördüğünde yaşadığın kalp çarpıntısıdır.
* Hayatını yaşamak için zaman zaman başka bir şehri seçsen de eninde sonunda geri dönebileceğini bilmektir.
* Efedir İzmir, zeybektir. Uzaktayken bir yerden kulağınıza Harmandalı müziği çalındığında gözyaşlarını tutamamaktır.
Hayattır İzmir.
Ömürdür.
En güzel ödüldür...

Devamını Oku »