Bazı söz kalıpları yabancı dilde daha vurgulu gelebiliyor, istediğim manayı vermiyor Türkçe'ye çevirince. O yüzden bu sefer böyle olsun. Neden bu seferki konumuz bu derseniz de...
Bu sıralar yıllık izinde olduğum için fazlasıyla boş vaktim var ve etrafı, ailemi, arkadaşlarımı, yaşadıklarımı irdeleme şansı buluyorum çokça. Sonunda vardığım tek bir sonuç var, biliyordum emin de oldum. Herkes bu hayatta kesinlikle kendi seçimlerini yaşıyor. Ben de dahil. Bilinçli ya da bilinç dışı seçtiğimiz hayatı yaşıyoruz, yolunda gidiyorsa ne ala. Yok eğer bir sıkıntı çıkarsa yanımızdakileri suçlamaya başlarız. Kötü giden gidişatımızın hıncını en yakınlarımızdan alıp kendimizi aklımızca(!) rahatlatmak isteriz.
Ama ben de biliyorum gerçeğin böyle olmadığını, tıpkı sizin gibi. Genelleme yapmayacağım. Kendi üzerimden gidersem, bazen direkt bazen de dolaylı yollarla seçtiğim hayatı yaşıyorum. Seçtiğim mesleği yapıyor, seçtiğim şehirde seçtiğim evde yine seçtiğim insanla yaşıyorum. Yaşamayı seçtiğim bir ilişkinin içindeyim. Seçtiğim arkadaşlıklarım var ve yine benim seçtiğim sınırlar içinde bana uzak ya da yakınlar. Tabi ki opsiyonlar mevcut, tek değişken ben değilim, ama kendi hayatım için en önemli değişken yine benim.
Şimdi bakıyorum da şimdiye kadar boşuna kızmış boşuna üzülmüşüm kötü zamanlarda. Çünkü başkalarının size iyi ya da kötü davranmasının müsebbibi yine sizsiniz.
Birine iyi davranmayı ve ona fedakarlık yapmayı siz seçiyorsanız bu yüzden takdir görmeyi beklemek biraz çıkarcılık değil mi?
Geleceğinde sizinle olan bir hayatı seçmeyen birine bugünü koşulsuzca yatırmak ne kadar mantık dışıysa, o gelecekte yalnız kaldığınız ilk o anda ağlamak, bağırmak, küfretmek boşa olacak. Çünkü içten içe ne olacağını biliyorsunuz. O zaman yapılacak şeyin aslında ne olduğunu siz de çok iyi biliyorsunuz. Sadece biraz cesaret.
Ayna ilişkisi yaşamak önemli. Her şey karşıdan geldiği kadar gitmeli. Maddi düşünmeyin. Sevgi de öyle, özveri de, kibir de, heyecan da...
Aile ilişkisinde de bu böyle, dostlukta da , arkadaşlıkta da.
Vereceğin önemli kararların arifesinde böyle kompleks bir şekilde sorguluyorum herşeyi, genelde yazarak. Unutmamak için, unutmayalım diye.
Şimdi ben yine hayalini kurduğum gibi bir yaz tatili yaşayamamanın verdiği kırgınlıkla yeni planlar yapıyorum. Sorguluyorum. Etrafıma bakıyorum. Sonra ne ona ne buna kızıyorum. En başa dönüyorum. Seçtiğim tavır yüzünden belki de oyun oynamayı bilmediğim için açık ediyorum elimi. Pişman mıyım? Ben buyum. Seviyorsam kibir için öte gidemem. İstiyorsam afra tafra için elimle itmem. Ama göz göre göre aptal yerine konmaya da müsade etmem.
Havada adlandırmaya bile çekindiğim şeylerin kokusu var. Artık ne kırgınlıklarımdan bahsediyorum, ne kızgınlıklarımdan ne de isteklerimden.
Kimseden bir şey istememeyi kafama vura vura öğrendim ben.
Konser mi bir kere söylerim. İkincisi zorlama olur çünkü. "X" bir yere gitmek istiyorum, "y" yi almak istiyorum, "z" zamanda sadece seninle olmak istiyorum vs vs.... Bunlar hep bir kere çıkar ağızdan.
Ne ailemden, ne arkadaşlarımdan, ne hayatımdaki insandan bir şey istememeyi böyle öğrendim ben. İsteyenlerin el üstünde tutulduğunu göre göre hem de.
Değer mi dedim kendimden vazgeçmeye.
Aaaaa s******r dedim ondan sonra.
Ben buyum, kendimi çok seviyorum böyle olduğum için de.
Gerisi varsın beri gelsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder