10 Mayıs 2012 Perşembe

2,5 yıl... 32 ay... 972 gün... 23328 saat...

2,5 yıl...
32 ay...
972 gün...
23328 saat...
Zaman geçti, geçiyor. Bazen mutlu, bazen kızgın, bazen umursamaz, bazen de hüzünlü. Bir anım bir anımı tutmuyor ama bu 23328 saatin tek bir ortak noktası var, o da sensiz geçiyor.
Sen gittin...Gitmek kolaymış, zor olan kalan olmakmış. Kızıyorum sana çünkü sen gittin, bana verdiğin sözleri tutmadan gittin. Seninle herşeyi planlamıştık hani biz. Yıllardır bin rica ile seni getiremediğim İstanbul'a gelecektin nisan ayında. Havalar düzelirdi. Hastalığına da iyi gelirdi senin. Sultanahmet'e götürecektim ben seni. Boğaza karşı çay içip birer sigara tüttürecektik seninle karşılıklı. Üniversite mezuniyetimi en ön sıradan izleyecektin sen.
Öğretmen olarak ilk atandığım yere senle gidecektik biz, yanımda kalacaktın hani, bırakmazdın beni öyle yalnız uzak yerlerde, hava çok soğuyunca İzmire dönecektin, sonra yine gelecektin.
Ben evlenirken de yanımda olacaktın sen, benim çocuklarıma adını ilk sen söyleyecektin aynı bana yaptığın gibi, onları gezdirecektin beni gezdirdiğin gibi.
Trene de binecektik biz daha beraber...
Daha neler neler...
Ama sen ne yaptın, gittin.
Beni bütün mutlu günlerimde eksik bıraktın, ben sen olmadan nasıl tam olayım şimdi.
Bilseydin o günün son günümüz olduğunu sana daha sıkı sarılmaz mıydım, içime çekmezmiydim o güzel kokunu, kulağımda saklı bırakmazmıydım o güzel sesini...
Ne zaman geleceksin dedin bana, ben de belli olmaz dedim uzun süre gelemem heralde anca yaza.
2 gün sonra geldim...
Tek fark sen yoktun, ben geldim ama sen gitmiştin.
Artık akşam çalan telefonlardan çok korkuyorum senin yüzünden, hele ki evden uzaktaysam..
Telefon çaldı. Tek bir cümle..
Deden gitti.
Annemdi arayan,
O an oturup ağlamayamadığım için kendime çok kızıyorum.
45 dakika içinde İzmir otobüsünde yerimi almıştım. Ben eve geldiğimde herkes bana üzülüyordu sanki , çünkü hepsi senin yanındaydı, seni son defa görmüşlerdi. ama ben uzakta olandım, ben en özleyendim ve en ayrı kalan
Kendime geldiğim ilk an otobüse bindikten 1 saat sonraydı sanırım. O an anladım niye otobüste olduğumu, o an anladım seni bir daha göremeyeceğimi...
Sen benim hayata karşı ilk yenilgimsin, ilk vedam, ilk hayal kırklığım, ilk isyanım, ilk çaresizliğim...
Ve ben artık ne kadar mutlu olursam olayım tam değil, hep eksik.
Ben seni çok özlüyorum. Her gece senin sesinle uyanıyorum. Her sabah ilk sana bakıyorum, karşımdaki fotoğrafına. Efeler gibi zeybek oynayan fotoğrafına...
Ben sana hala daha ilk günkü gibi ağlıyorum.
Bundan sonra hep eksiğim ben.
Keşke hep çocuk kalsaydım da sen hep benimle olsaydın.
Beraber trene binip fuara gitseydik.
Bahçedeki ağaçlara çıktığımız için kızsaydın bize.
Sen çay demleseydin her  akşam, içseydik beraber.
Keşke tavlada daha çok yenseydim seni.
Hem okeyde taş çalmayı daha tam öğrenememiştim ben, bak hala çalamıyorum.
Çok erkendi, çok erken...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder