25 Aralık 2015 Cuma

Bir ben, bir ben, bir de ben.


Al işte. Bitti mi sana kocaman bir sene. Nasıl geçti, ne çabuk bitti ben hiç çözemedim. Hadi artık şu 5 gün de bitsin de #Esratatileçıksın.
Şaka maka gidiyorum ben Amsterdama a dostlar. Ay görgüsüzlük olmasın ama vallahi gidiyorum sonunda. May dreams come true. 
Şimdi bir ilk yapıp şarap kafasıyla hafifinden de çakırkeyif bir post yaıyorum. Çünkü 2015'e bu yakışırdı. 2015 yazarken bile bir çok geldi gözüme. Koskocaman 2015.2015!
Yaptığımız seçimler hep bizi bir yerlere götürenler. Aslında güzel seçimler yaptım. Ama çok büyük pişmanlıklarım da var. Çok kızdıklarım, keşke olmasınlarım. Ama demiştim zamanında  bir keşkeye daha yer yok içimde diye. Keşke demeyeceğim. İyi ki yanlışlar yapmışım ki doğrunun kıymetini daha çok bileceğiim. 
Çok insan biriktirdim, çoğundan da vazgeçtim. Yanımda kalanları da sarıp sarmaladım. Ben, bazen, hiç bilemiyorum. Yaşamadan hiç hiç bilemiyorum. Bir gün bi süprizle dünyanın en mutlu kadını oluyorum, bazen çok değişik pişmanlıklar yaşıyorum. 
Bir anda herbişey çözülüverse keşke. Tam bir sene önce çekidiğim yukarıdaki fotoğraftan bu yana, bir şeyler mükemmel oldu, bir başka şeyler berbat. 
Akışına bıraktım. Kendime verdiğim sözler var. Önce onlar. Önce kendime verdiğim sözler. Sonra başka şeyler.
Çok çok gezeceğim. Türkiyeyi, dünyayı. İzmire döneceğim,belki. Bunu isteyip istemediğimi tam olarak düşünüp kararımı vereceğim. 
Şu an sihirli bir değnek olsa hiç düşünmeden yapacağım tek bir şey var. 
Bir türlü 2016 dileklerimi yazamıyorum. İlk defa bu sene bu kadar uzattım, duraksattım. Belki cesaret edemedim, belki de kendimle yüzleşemedim.
Bu haftasonuna görevim de bu olsun. Kendi kendimi ödevlendirip ödüllendirmeye bayılırım.
Bu ara çok ödüllendireceğim bir şey yapmadım. O zaman ödevlendirmek lazım.
Kendimi soyutlayıp herkesten, herşeyden. Kendime ben gibi BEN lazım.
Yazmalara doyamıyorum, ama yazmak da istemiyorum. Herkes okusun istiyorum ama kendi sırrımı açığa çıkarır hissediyorum.
Her bir sorumun altında onlarca alt soru. Büyüyorum. Hayattan beklentilerim e haliyle kendimden beklentilerim artıyor.
E hayatın benden beklentileri de haliyle.
Bi bırakalım bakalım.
Gelsin hayat bildiği gibi.
Ben gidiyorum.
Devamını Oku »

16 Aralık 2015 Çarşamba

Yabanmersinli Safranlı Pilav #esotmutfakta


Tarifin de #tbtsi olur mu? Ay niye olmasın. Çok canım çekince sizinle de paylaşayım dedim, en kısa sürede tekrarlamayı da kafaya koydum. İlk olarak İran'lı bir arkadaşımın evinde yiyip hemen tarifin almıştum. Tarifin yanında Türkiye'de gramajı accayip pahalı olan ama İran'da kilo kilo tüketilen safrandan da bir tutam almayı unutmadım tabi.
Gelelim nasıl yapıldığına, 

Malzemeleri;
* 2 su bardağı baldo pirinç
*1 yemek kaşığı tereyağ
*1 adet tavuk bulyon
*1 çay kaşığı toz safran
* 3 su bardağı kaynar su
* tuz
*1 su bardağı kuru yaban mersini
* 1 tatlı kaşığı tereyağ
* 1 tatlı kaşığı toz şeker

Yapılışı;
* Kuru yaban mersinlerini yaklaşık 15 - 20 dakika suda bekletiyoruz. 
* Pirinci iyice yıkadıktan sonra 20 dakika ılık suda bekletiyoruz.
* Tereyağını tencerede eritip pirinçleri kavuruyoruz.
* Yaklaşık 4 -5 dakika pirinçleri iyice kavurduktan sonra su, tuz, bulyon ve safranı ekleyip kaarıştırıp kapağını kapatıyoruz ve pilavı pişmeye bırakıyoruz.
* Pirinçler iyice suyunu çektikten sonra temiz bir bezle üzerini kapatıp dinlenmeye bırakıyoruz.
* Küçük bir tavada 1 tatlı kaşığı tereyağını eritiyoruz.
* Yabanmersinlerini tereyağına ekleyip kavuruyoruz.
* 3-4 dakika sonra şekeri de ekleyip karamelize olmasını sağlıyoruz.
* 2-3 dakika da şekerle kavurduktan sonra ocağın altını kapatıyoruz.
* Pilavı büyük bir kaseye koyup ters çevirip servis tabağına alıyoruz.
* Üzerine yabanmersinlerini de koyup servis ediyoruz.

Afiyet olsun :)

Devamını Oku »

15 Aralık 2015 Salı

Dezenfekte ruhlar aşkına!

Yeni iki erdemim var bu hayatta. Sabır ve şükür. Sinirleniyor muyum? Çokça hatta pek çokça sinirleniyorum. İlk 30 saniye kafamda tilkiler çıldırıyor. Sonra neden Esra diyorum. Neden kendine dert edesin ki. Sonra soruyorum kendime, halledebileceğim bir şey mi diye? Evetse sorun yok, bitti gitti. Hayırsa, birinden yardım alarak halledebilir miyim diye sorguluyorum o zaman, bunu yaptığım anda farkında olmadan çözümü de geliyor yanında zaten. Kendime sıkıntı yapıp ruhumu darlamaktansa düşünüp çözüm bulmaya çalışıyorum, sadece kendim sırtlanmıyorum, yükü gerekli kişilere bölüştürüyorum. Sonrası akıl ve ruh sağlığı :)
Bu sabah bunu bir kez daha anladım. Kimse için kendimi çok üzmeyeceğim, çözümü olan sorunlar için kendimi boğmayacağım, tek başıma başaramadığımda da yardım isteyeceğim. Süper kahraman değil, insanım. Yetemediğim zaman yettiğimle mutlu olacağım.


Her haftasonu sokağımzan sokak müzisyenleri geçiyor. Kapatıyorum evdeki her şeyi 5 dakika boyunca akordeona bırakıyorum kendimi. Ay nasıl huzurlu geliyor o bana. Alttan alttan usul usul çınlıyor evimin içinde. Sonra şükrediyorum. Bir evim olduğu için, bir işim olduğu için, ailem her zaman benimle olduğu için, herşeyi konuşabildiğim; konuşamadığım zaman bile anlaşabildiğim dostlarım olduğu için, beni çok seven ve ihtiyacım olan tüm gücü bana vermeye çalışan bir hayat arkadaşım olduğu için... Şanslıyım. Biliyorum. Bunu seviyorum. Ama bunun benimle ilgili olduğunu da biliyorum. Bu tanrının benim tüm iyi olma çabama karşı verdiği bir ödül. Sevgiyle kabul ediyorum ve çoğaltıyorum.Bunun benimle çoğalacağını biliyorum.
Ben etrafımı çirkin enerjilerden arındırıp, iyileşmeyi reddeden insanlardan uzaklaşıyorum. Aynı şekilde siyaha çalan sorunlardan da. Yaşasın gülümseyen suratlar.Dezenfekte ruhlar aşkına!!!
Devamını Oku »

6 Aralık 2015 Pazar

Call It Magic


Bazı hislerin dilde karşılığı yok. Türkçesi hiç yok. İngilizce başlık olur muymuş demeyin, olur arkadaş. Ben neyi hissediyorsam o olur. Tabi ki bu hissiyatın Galata ile alakası yok, ben Galata'nın ruhuna aşık bir insanım. ondan kondurayım buraya bir yerlere.
Bence benim hayatıma bir peri eli değdi, planlamadığım herşey birden karşıma çıkıyor. İmkanım olsa sokakta her gördüğüme anlatsam hislerimi. Susuyorum. İzliyorum. Bekliyorum. Hayal etmeye devam ediyorum.
"May dreams come true" kaplı bir defterim var. İçine yazarım hep hayallerimi. Gerçek olduklarını görmek acayip büyük mutluluk benim için.
Bugün hazır kendi kendime bir pazar yakalamışken evde 2016 dilek listemi de bir güzel doldurayım evden çıkmadan önce. Ardından uzun zamandır görüşülmeyen bir arkadaş ile gıybetin dibine dibine vurmaca.
Kimbilir önce 18 sonra da 24 yaşımda gelebilmek için can attığım, türlü zorluklarla ikisinde de gelebilmeyi başardığım; 10 senedir yaşadığım İstanbul'a veda etme zamanı gelmiştir. İnsan gelebilmek için can attığı,türlü insanlarla kapışıp, ailesini karşısına alıp türlü fedakarlıklar yaptığı bu şehri niye terkeder?
Yine çok büyük bir fedakarlık mıdır bu, özveri mi. radikal bir karar mı, risk mi? Neyse ne! Ben hayatımda hiçbirşeyi uzun uzadıya düşünüp hesaplamadım. Beni ne mutlu edecekse onu yaptım ya da yapmaya çalıştım. Şimdi belki de yeni bir hayatın eşiğindeyim. İstanbul defterini dürmeye karar verdim vermesine ama umarım en doğrusu bu olur. En güzeli ve en mutlusu.
Belki de gelecek diğer güzel günlerin başlangıcıdır bu. Öyle olduğunu hisettmek çok garip. Kelebekleri hissetmek diye birşey varmış, biliyor musunuz?
Sanki yazılmış bir senaryoyu yaşıyor gibiyim. Ben aslında kitapların hep son sayfasını okurum en önce. Şimdi ise heyecanla her sayfayı sindire sindire çeviriyorum. Acelem yok, her bir cümleyi yaşıyorum. 
Öyle salak saçma gülücükler içerisindeyim. İçim hep kıpır kıpır. Güzel günler hep kapıda. 
Zaten sevdiğimle Amsterdamda başlayan bir yıl tabi ki kocaman güzellikler getireceğini ilk günden müjdelemiyor mu ama?


Devamını Oku »