27 Mart 2013 Çarşamba

Bazen..

Bazen bir şarkı...
Sizi ansızın alıp koparıverir hayattan. Etrafınızda onlarca kişi olsa da, soyutlanırsınız onların arasından. Yalnızsınızdır.
Sürüklenip gidersiniz öncesine.
Bazen bir yere...
Bazen bir güne...
Bazen bir saate...
Bazen bir ele..
Bazen de bir gülüşe.
Üzerinden günler de geçmiş olsa veya yıllar da hala aynı hissi, sevinci, acıyı duyumsarsınız.
Kalp ritminiz değişiverir. Uyanıkken rüyalar görürsünüz. Gözlerinizi önünden geçer anlar;klişe bir deyişle bir film şeridi misali.
Farkında olmadan tebessüm edersiniz. Gizlice. Kimse görmeden.
Dört dakikalık şarkıda dört yılı yaşarsınız bazen.
Dökülüverir tüm bunlar kaleminizden.
Sonra şarkı biter. Bir dahaki rastlantıya kadar, anılar da saklanır gider...
Devamını Oku »

26 Mart 2013 Salı

İyileşiyorum....




Aslında iyiyim gerçekten
Bir kere özgür hissediyorum kendimi
Çapraz yatıyorum yatakta
"Oh be!" diyorum, her şey tamamen benim artık
Canım ne isterse onu yapıyorum
Ama bazen, bilhassa akşam olurken bir tuhaflık olmuyor değil
Sızlıyorum...
Özlüyorum...
Resimlerini atamıyorum mesela, bakamıyorum
Kızıyorum..Çok kızıyorum
Üzmek istiyorum seni, canını yakmak istiyorum
Sonra yatışıyorum
Sana da üzülüyorum
Ama iyileşiyorum ya, iyileşiyorum!


Devamını Oku »

17 Mart 2013 Pazar

Olmak istediğim / olduğumu sandığım kadar güçlü değilmişim meğer...
Hayatımdaki her insana hiç düşünmeden yardıma koşup, yardıma ihtiyacım olduğunda kendimi kilitlemem de bundan sanırım.
Görünen benin içi yara dolu olduğu anlarda bile güçlü durdum hep. Bunu marifet sandım. Değilmiş. Ve şimdi nasıl yardım istenir bilmiyorum. Yardım etmelerine nasıl izin veririm bunu da bilmiyorum..
Hava soğuk bugün, ısıtmıyor güneş.
İçime güneş doğmasına izin vermeliyim. Soğukta yaşayamam ben.
Şimdi yeniden gerçek dünyaya dönme zamanı.
Gülümsememi yerleştirip yüzüme, gösteriyorum gamzelerimi.
Bu da benim makyajım. Ve iyileştirmeye başlıyorum başkalarının yaralarını, her birinde kendiminkini daha da kanıtarak..
Zaman zaman vuruyor beni de işte. Anlatamıyorum, paylaşamıyorum. Sadece dinliyorum kendimi. Ve iyileştiriyorum.
Er ya da geç. İyileşiyorum..


Devamını Oku »

15 Mart 2013 Cuma

Duman



Canım sıkkınken...
Keyfim yokken...
Açarım Duman playlistimi son ses.
İşe yaramadığını hiç görmedim!!!!


Devamını Oku »

InstaWeek # 3





Heyyy İzmire bahar geldi. Bahar demek misler gibi kokan rengarenk nergisler sümbüller demek :)





















Kapluşlar ve ben Öyle Bir Geçer Zaman Ki izliyoruz. Hem de pür dikkat (:





En güzel ders boş ders :)




Yeni başladım. Hakan Günday'ı çook uzun zamandır okumak istiyordum. Ama Az beni daha ilk sayfalarında aldı yere yapıştıdı. Kpss yoğunluğundan dolayı elime alamıyorum. Ama beni alt üst edeceğinden eminim!



Çekimlerinden beri merak ettiğim Kelebeğin Rüyası'nı gördüm sonunda. Film gerçekten iyiydi. Oyunculuklar dizilerden alışkın olmadığımız üzere fazlasıyla kaliteliydi. Film boyunca başka bir boyutta yaşadım sanki...
Çekimlerin kaliteside gözden kaçmayan ayrıntılardan biri. Bana birazcık Hayat Güzeldir'i hatırlattı.




Şarap...
Benim için kendimi dinlemek demek, huzur demek, ben demek.
Şarapsız olmaz..


Kadın..
İzmir...
Karşıyaka..
Chp..
Teşekkürler Cevat Başkan :)
Kadın...
Türkiye...
Kadın demenin bile tabu olduğu ülkemizde kadınlar günü, sömürüden de öte...
Kadınlar gününde Tarkan'ın yayınladığı mesajın altına gözümü kırpmadan imzamı da atarım bu arada. http://sosyalmedya-tr.com/sosyalmedya/tarkandan-kadinlar-gunu-mesaji.html




Alins Bostanlı da sonunda açıldı..
Yemekleri, ortamı bir harika..
Bu da eğlenceli servisleri :)







Ben..Sadece ben







Starbucks'ın uzun süredir denemek istediğim yeni kahvesi Risteretto Bianco. Farkı sadece süslemesi sanıyordum ama kahve de ayrı bi güzel. Köpüğünden olsa gerek diye düşünüyorum. Üzerindeki köpükhem çok yoğun hem de çok dolgun. Tercih listeme yerleşti.







Bilin bakalım bu ne :)






Kpss vesilesiyle bütün haftasonunu kursta geçiren zavallı ben Cumartesi iki sınav arasında kahvaltı yapabildim. Fiesta'yı özlemişim!!




Yopyoğun cumartesinin İzmirliye yakışan güzel finali.. O yorgunluğa 1 duble bana uyku hapı gibi geldi, olduğum yerde sızıp uyumuşum...





Issız adam da kimmiş? Havuçlu kekimi kimselere kaptırmam!




Cuma geldi bile. Hepinize iyi hafta sonları :)
Devamını Oku »

12 Mart 2013 Salı

Kahve Meselesi

Takip edenleriniz ya da beni tanıyanlarınız bilir. Benim için kahve hayatın vazgeçilmez nimetlerinden biri, olmazsa olmazımdır. Kahve tutkunu olanlar çok iyi anlarlar bu cümlenin altında yatan aşkı, tadı. Kahve sevmeyenler de hiçbir zaman anlam veremezler. Kahveci ya da çaycı olarak ikiye ayırırsak insanları ben KESİNLİKLE kahveciyim!
Hal böyle olunca da güzel kahve içmek isterim. Doğruyu söylemeliyim ki 6-7 sene önceye kadar kahve hastasıyım ben deyip, kahve niyetine 3ü 1 arada içenlerdendim. Şimdi ona kahve demiyoruz tabi. Kahve değil çünkü, başka bir karışım o bana göre. Zor durumda kalmazsam ağzıma sürmem, illa onlardan içeceksem de sade ve gold olanlarını tercih ederim. Asla süt tozu kullanmam. Kahve sütle içilir, tozuyla değil :)
Söz konusu sevdiğim şeyler olunca en iyisi olsun isterim. Öyle laf olsun diye içmem. Bir de ben alışkanlıklarımdan kolay vazgeçen bir insan değilim. Neye sarmışsam, itici bir olay olana kadar ona sağlanır giderim.
Kahve söz konusu olunca benim de ilk tercihim yadsınamaz bir şekilde tabi ki Starbucks. Nerocular da var ama ben Starbucksçılardanım. Söz burdan açılmışken, bizim toplumumuzda genel bir kanı var, Starbucksta bir kahveye 10 lira verilir mi diye? Bunu söyleyenler ikiye ayrılıyor. Birinci grup gidip te orda hiç kahve içmemiş olanlar. İkincisi ise kahveden anlamadığı için onlarca extraya kakalanmış olanlar. İtiraf etmeliyim ki 6 sene öncesine kadar ben de birinci gruptandım. Ama ne zaman Starbucksla tanıştım o zaman anladım bu muhabbetin tam bir sabun köpüğü olduğunu. Ben sütli filtre kahve içerim çoğunlukla, onun da küçük boy fiyatı 4,5 tl civarında. Öyle kahveye onlarca lira vermiyorum yani. E tabi sosu da olsun kremalı olsun, şu şurubu da koyalım dersen 10 lira da olur, 15 de. Ki sonuçta çıkan ürün de kahve dışında her şeye benzer. Bana göre kahve dedin mi, şekersiz az sütlü. Mis.


Bu arada son çıkardıkları Risteretto Bianco diye bir kahve var. Üstü şekilli. Ben diğer kahvelerden farkının sadece şekli olduğunu sanıyordum fakat tadı da ayrı bir güzel. Hala daha tam farkını bilmiyorum, köpüğünden olsa gerek. Ama tercihlerim arasına yerleşti kendisi.
Tüm bunların yanında Starbucksı sevmemin diğer bir nedeni rahatlığı. Ben kitaplarımı alıp ders çalışmaya, kitap okumaya gitmeyi çok seviyorum ve bunu bu kadar rahat bir şekilde yapabileceğim başka bir mekan da bulamadım henüz. Fikri olan varsa her türlü öneriye açığım. Sadece Türk Kahvesi içmek istediğim zaman Starbucksı tercih etmiyorum, çünkü o içtiğimiz türk kahvesi değil, başka bir tat, başka bir şey. Türk kahvesi zevkle içilir ve ben o zevki alamıyorum Starbucksta.
Son zamanlardaki vazgeçilmezim de türk kahvesinin yanındaki mini lokumlar. Her türlüsü güzel. Benim gibi kahveyi şekersiz içenler için güzel bir tat desteği :) Can Kardeşler Kuruyemiş'inkiler tem taze hem de tatları tam kıvamında.
Bu yazı birazcık reklam yapar gibi oldu ama unutmayalım ki bu kişisel bir blog, ve yazdıklarım da benim kişisel düşüncelerim, deneyimlerim.
Eleştirel bir nokta yok mu? Tabi ki var. İzmirdeki Starbucksların hiçbiri rahat değil, Pasaporttaki dışında. Çok ortalık yerlerde, küçük mekanlar sıkış tepiş durumda. Kafa dinlemeye değil, kafa şişirmeye gidiyoruz sanki. İstanbuldakilerin rahatlığından konforundan eser yok İzmirdekilerde. Avmlerdekiler zaten açık alana orta yere sıkıştırılmış durumda. Lokasyon konusunda İzmire daha fazla önem verilmeli diye düşünüyorum. Bu da benden bir serzeniş.
Bostanlıda da Has Kahvenin ortamını seviyorum. Türk kahvesi güzel ama Franbuazlı Pastası bir harika.
Ama İzmir deyince, kahve deyince akla gelen ilk yer Sakız Adası. Kahvenin yanında soğuk su içinde damla sakızıyla sunuyorlar. Bir kere sunumda yakalıyor sizi. Tat muhteşem. Ayrıca aklınıza gelmeyecek çeşitte kahveleri var. Rakılısından tutun likörlüsüne çikolatalısına kadar geniş bir seçeneğe sahipsiniz.
Kahve candır, vazgeçilmezdir.
Ne demiş atalarımız bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.
E söz konusu kahve olunca içildikten sonra kapatılan fal da kaçınılmazdır :)
Devamını Oku »

5 Mart 2013 Salı

Bir Keşkeye Daha Yer Yok

18 yaşında hayat fazlasıyla zordu. Hem okul, hem de Öss... Bir de aşık olmuştum üstelik! Ne büyük heyecandı benim için. Gözüm ondan başkasını görmüyordu. Artık hayatım boyunca hep o yanımda olacaktı.  (Aptal aşık yengeç) Keşke daha aklı başında olsaydım!
19 yaşında hayat fazlasıyla güzeldi. Üniversiteyi kazanıp İzmirden İstanbula geldim. Artık yalnız başıma koskoca bir şehirdeydim. Bağımsızdım. Kendi hayatım, kendi evim vardı. Yeni insanlar tanıdım. Yüzlerce. Bir yıl içinde yüzlerce... Okul, Taksim, ev, gece gezmeleri, sabahlamacalar... Aşk mı, yok canım zaten onunla olmazdı. Keşke daha çok kendimi dinleseydim!
20 yaşında hayat fazlasıyla heyecanlıydı. Aşık oldum! Hem de çok! Hayatımdaki en güzel günlerimi geçiriyor, sürekli mutlu geziyordum. Keşke onunla daha fazla vakit geçirseydim!
21yaş..
22yaş..Hayat fazlasıyla karışıktı...Nereden bilebilirdim ki o zamanlar beni en çok mutlu eden insanın canımı da en çok acıtan insan olacağını?  Keşke onu bu kadar önemsemeseydim!
23 yaşında hayat fazlasıyla kaostu. Okul bitti. Dershanede çalışarak İstanbul'da yaşayamazdım. KPSS'yi kazanıp atanmalıydım. Ani bir kararla İstanbul'dan İzmir'e döndüm. Keşke bu kadar acele etmeseydim!
24 yaşında hayat hiç olmadığı kadar sıkıcıydı. Onca yıldan sonra tekrar İzmir'e döndüm. İzmir'e aşığım evet ama İstanbul'u tüm hayatımı, tüm arkadaşlarımı, kendimi bırakıp gelmiştim. İş buldum. Kpssye çalıştım. Atanmalıydım, nereye olursa. 80 aldım. Atanamadım. Yıkıldım.Keşke daha çok çalışsaydım!
Artık bir şeyleri değiştirmeliydim.
25 yaşında, şimdi hayat fazlasıyla umutlu. Artık ne istediğimi, ne beklediğimi biliyorum. Hayatım için ne yapmam gerektiğini biliyor ve bunun için çabalıyorum.Etrafımda iyi hissettiren insanlar var.Onlarla mutlu olduklarım.Güzel vakit geçirdikleri. Güvendiklerim. Dinlediklerim. Anlattıklarım.
Okuyorum, izliyorum, çalışıyorum..Sohbet ediyorum.Güzellikler resmime yeni figürler ekliyorum.Özlüyorum da...Ama biliyorum ki özlediklerime de kavuşacağım.Er ya da geç! Kavuşacağım.
Hayatta hiç bir şey için bu kadar özveride bulunmamıştım. 4 ay daha... Ve 4 ay sonunda tüm hayallerime doğru ilk adımı atmış olacağım. 4 ay... Sonrası güzel. Sonrası umut. Sonrası hayat..!
Artık yaşama vakti! Artık aşk vakti! Artık şükretme vakti!
Bir keşkeye daha yer yok hayatımda. Artık iyi ki vakti!!!
Devamını Oku »

4 Mart 2013 Pazartesi

InstaWeek # 2

Çok başarılı olamasam da ben fotoğraf çekmeye bayılıyorum. O anı tekrardan yaşamak için daha güzel bir şans olmadığını düşünüyorum. Ayrıca artık instagram sayesinde hepimiz birer amatör fotoğrafçılara dönüştük. Bu işi abartanlar da var tabi. En azından ben kendimi yatakta, tuvalette, asansör aynasında  falan çekmeyeceğimin garantisini veriyorum. İşin suyunu da çıkarmamak lazım...





Haftaya diyetle başlayan ben damak tadımdan asla taviz vermem diyerek kendime diyet pizza yaptım. Ama o kadar acıkmıştım ki bir ısırık almadan çekemedim fotoğrafını. Tabanını tam buğday unu ve yulaf kepeğinden yaptım. Üstü ise ıspanak, pastırma ve biraz peynir :)











     Starbucks benim vazgeçilmezim. Kahve ve kpss ise bu aralar - temmuza kadar - geçen günlerimin özeti. Tası tarağı toplayıp gidiyorum Starbucksa. Bana garip bir şekilde iyi hisettiriyor, seviyorum.
Tek şikayetim İzmir'deki Starbuckslar İstanbuldakiler kadar rahat, konforlu değil. Alelade ortalıkta bir yerde ve fazlasıyla kalabalıklar. Kafa dinlemek için gidebileceğiniz tek yer Pasaporttaki, ben de zaten genellikle orayı tercih ediyorum. Diğerleri fazla kalabalık, avmdekiler de fazla ortalık yerde.







Avon yeni oje çıkarmış. SpeedDry diyor ve gerçekten de 30 saniyede kuruyor. Ben inanmamıştım fakat tecrübeyle sabit. Teşekkürler Avon. Renk seçeneklerini de çoğaltırsan seviniriz :)












    Çarşamba günü Melis'in - halamın torunu - doğum günüydü. Fotoğrafta gördüğünüz Erkuş mutfağından çıkan Melis'in doğumgünü kurbişleri :)










     



          Benim dergi kitap alışverişlerimin vazgeçilmezi D&R dır. Fakat bu pazar kursa erken gittiğim için vakit geçirmek amaçlı Kitapsan'a girdim. Bu da pazar günü minik alışverişim. Hakan Günday'ı daha önce hiç okumadım. "Az" methini çok duyduğum bir kitaptı. Bugün başlayacağım umuyorum ki..












        Son olarak benimki gibi sendromsuz bir pazartesi ve hafta diliyorum size. Hatta tek sendromsuz günüm pazartesi imiş :)












    İYİ HAFTALAR :)
Devamını Oku »

3 Mart 2013 Pazar

Şubat Kaçarcasına Gitmiş!

Ben bu aylık yazıları çok sevdim. Kendi kendime de bir özet oluyor, nasıl geçirmişim koca bir ayı diye bir nevi hesaplaşma. Bu ikincisi. Ocak ayı için  tık tık.
Öncelikle şubat ne kadar çabuk geçti öyle. Göz açıp kapayana kadar hoop mart. Tamam kısa ay da 3 gün bu kadar fark eder mi? Artık giden gitmiştir deyip arkasından el sallamaktan başka bir şey de düşmüyor bize. Yeni gelen aya kollarımızı kocaman açıyoruz ve getireceği güzel süprizlere.
Şubata önce güzel bir tatilin ikinci yarısıyla başladım. Bolca dinlendim hatta biraz da sıkıldım :) Ben çalışmayı sevenlerdenim. Koştura koştura yaptığım işleri daha bir severim. Bir işe yaradığımı hissetmek istiyorum sanırım. Zaten çok geçmeden okul başladı da ben de işe döndüm.
Aslında peş peşe geçti günler işte. Şöyle dönüp baktığımda "şu gün!" diyebileceğim bir şey yok. Ay sonuna doğru getirdiği süper bir haberi saymıyorum tabi!!
Aslında minik de olsa süprizler dolu bir aydı. Dilek kapılarım açık mıdır nedir, ben bile şaşırdım :)
Şubat yazısı da kendi gibi kısa ve öz oldu bu sefer ama her gün neredeyse birbirinin aynısıydı ve güzeldi!
Mart ay sonunda gelecek ama size şimdiden bir ip ucu bomba gibi başladı :))
Şubata tüm şükürlerimi sunuyorum, ve penceremi araladım marttan gelecek güzellikleri içeriye alıyorum.
Hepinize iyi haftasonları..

Şubatın Filmleri

* Argo ( Başlardaki monotonluğu atlatabilirseniz eğer çok güzel bir film izleyeceksiniz)
* Romantik Komedi 2 ( Ben filmde çok eğlendim ama kıyafet ve aksesuarlara BA-YIL-DIM!!)
* Silver Linings Book / Umut Işığım ( Mutlaka mutlaka izlenmeli, mutlaka)
* Ted ( Duyumlarım doğrultusunda büyük beklentiyle başladım ama 40 dakika falan dayanıp, kapattım. Saçma bir filmdi bence)
*Letters To Juliet / Aşk Mektupları ( Tadını damakta bırakan bir filmdi. Tüm film boyunca İtalyan müzikleri ve şaraplarla beni mest etti. Filmden sonra bana da bir şişe şarap açtırdı. Sanırım ben yanlış coğrafyada doğmuşum. İtalyan ya da Fransız olabilirmişim )

Şubatın Kitapları

* Pucca - Küçük Aptalın Büyük Dünyası
* M. Barış Muslu - Yıka Beynini

Şubatın Sözü

* Söz konusu aşksa hiçbir zaman geç değildir.
(Letters To Juliet)

Şubatın Şarkısı

* The Civil Wars - Dance Me To The End Of Love





Devamını Oku »