9 Haziran 2012 Cumartesi

Genco Erkal ile Nazım Oratoryosu

Siz de benim gibi kaçırmışlardansanız  herşeyi bırakın bu akşam, akşam daha bir rahat huzurlu olur, açın izleyin, dinleyin, ağlayın, söyleyin, sövün...



Devamını Oku »

Uzuun zaman oldu

Uzun süredir yazamıyorum, sıra gelmiyor derler ya, gerçekten varmış öyle birşey. Bazılarınızın bildiği kadarıyla henüz atanamamış bir öğretmen olaraktan kpssye hazırlanmaktayım, bu sene atandı atandım, dahasını kaldıramam. E sınava da şunun şurasında 28 gün kalınca bende son düzlük, ne yapçağını şaşırma, herşeyi bir anda yapma çabası baş gösterdi tabii.
Haliyle başka bir şey yapamaz, düşünemez hatta rüyamda bile göremez oldum. Tesellim sınavdan 15 gün önce yapacağım 1 haftalık İstanbul kaçamağım..Ohh valla çok seviyorum ve kocaman bir hevesle bekliyorum.
Neyse ne demiştik uzuuun zaman oldu yazmayalı. Ben ki her sıkıntısında eli kaleme kağıda giden bir insanım, ama yaş ilerledikçe daha çok düşünüyor insan yazmadan, eskiden korkmadan yazabildiğin şeyleri şimdi söylemeyi, yaşamayı bırak yazmaya bile korkuyoruz. Korkuyordum. Artık değil...!
Son 3 senedir bir çok kişisel gelişim kitabı okudum, çok araştırdım. Kendimi ve hayatımı, hayatımdakileri çok suçladım, daha çok hayatımdakileri. Hep onlar yüzünden üzülüyorum sandım.Ama neymiş değilmiş..
Dedim ya çok kişisel gelişim kitabı okudum, ama bana en iyi gelen Aykut-Esra Oğut çifti oldu.
Artık hayatımı kendim yaşıyorum. Bu klişe mutluluk içimizde sözleriyle o kadar çok dalga geçerdim ki. Mutluluk nerde bilmem ama ben istediğimde mutlu, istediğimde mutsuz olabiliyorum bunu öğrendim.
Başka neler öğrendim...
Gerçekten sen ne istiyorsan onu veriyor hayat. Sipariş kapıda teslim misali. Hemen olmuyor belki biraz zaman geçiyor ama yine de geliyor siparişin düşüyor hoop diye kucağına.
Olmasından korktuğun, olmasını korkuyla beklediğin şeyler de oluyor yalnız. O yüzden sadece iyiyi istiyoruz evrenden :)
En zor öğrendiğim şey de hatta hala tökezlediğim, başkasının yanında ağlama, başkasına ağlama! Gerçekten, sevgilin de olsa, dostun da olsa, ailen de olsa kimsenin yanında ağlama. Senin tercihin tabi ama gün gelir senin yüzüne çarpılır ağladığın omuz. Hep böyle olur, hep böyle olmuştur. Görmek kolay değil, uzun sürer, acıtır, ama budur!
İnsanlar senin yanında ağlarlar, sıkıntılarını paylaşırlar, dertlerini anlatırlar. Ama sıra seninkilere gelince birden puff!
En başta kızarsın onlara ama sonradan anlarsın iyi yaptıklarını. Böyle zamanlarda ben kendime kalmayı severim. Seni her halinle tanımaya değmez her insan. Hayatta 3-5 tane olur onlardan, onları buldun mu çok şanslısın. Bulmadın mı bekle, sadece bekle.
Benim bir tane var mesela. Hiç sorgusuz sualsiz içimi açabildiğim, beni %100 tanımaya değen, buna hakkı olan bir kişi... Diğerleri de elbet arkadaştır, dosttur, ailedir, sevgilidir, çocuktur, eştir ama bu değildir..
Eğer onu bulursanız, ve bundan emin olursanız onu hiç ama hiç kaybetmeyin :)

Başı sonu ayrı olan bu blog yüzünden de beni affedin :) İçinde bulunduğum 1 ay boyunca her türlü dengesizliğimi  göz önünde bulundurmazsanız 8 Temmuz itibariyle normal kişiliğimi geri dönüyorum :)


Bu arada İstanbula 17 gün kaldı, pek sevinçli pek heyecanlıyım. O kadar özlediğim, sevdiğim insan görücem ki değmeyin keyfime, o bir haftayı şöyle keyifli keyifli yaşamayı seçiyorum, duy beni evren!

Devamını Oku »