27 Mart 2012 Salı

Tiyatro candır!


Benim tiyatro maceram bundan 18 yıl öncesine dayanır. İlk sahne tozunu yutuşum 5 yaşıma tekabül eder :) Okul oyununda başroldeydim. Ardından ailem yeteneğimi keşfetmiş olacaklar ki beni tiyatro kursuna yazdırmaya karar vermişler, ki ben bu kararları için onlara minettarım. 
8 yaşında girdim Ege Sanat Merkezi'nin kapısından. Beni kocaman bir odaya götürdüler. Duvarları simsiyah boyalı. Siyah kasvettir ya ben 9 sene boyunca hep aydınlandım o odada. Küçük skeçlerle başlayan tiyatro maceram  oyunlarıyla ilerledi. ( http://tr.wikipedia.org/wiki/Bertolt_Brecht#Oyunlar )
Malum üniversiteye hazırlık sınavları nedeniyle bırakmak zorunda kalmasaydım tiyatroyu şu anda çok farklı işler yapabilirdim. Beraber eğitim aldığım arkadaşlarımı dizilerde ve oyunlarda izlemek de zevkli ama keşke diyorum işte bazen...
Tiyatronun hayatıma hüzün kattığı tek mevzu da bu zaten.
Ama şu anda da aktif bir tiyatro seyircisiyim. Şimdi de bir öğretmen olarak öğrencilerime tiyatro sevgisini, tiyatro kültürünü aşılıyorum.
Annem hep anlatırdı, eskiden her hafta babanla tiyatroya giderdik, sinema falan değil diye. Ben de bunu kendimce devam ettirmeye çalışıyorum işte.
Tiyatroyu bana sevdiren bir kişi de eğitim aldığım hocam, abim, Erçin Sıcakkan'dır.
Hala da profesyonel olarak eğitmenlik yapıyor.



Tiyatro benim hayatımda candır,kandır.
En büyük sanattır.
En canlı sanattır.
En saygıdeğer sanattır.
Tiyatroya öncelikle emek, ardından gönül veren herkesin Dünya Tiyatrolar Günü kutlu olsun, hep var olsun ve yaşasın.
Devamını Oku »

24 Mart 2012 Cumartesi

Mazeret


Bir haftadır blog yine boş kaldı, ben de boşladım farkındayım. Ama kpss çalışmaları son aylarda iyice strese soktu beni, diyet spor derken kaliteli zaman geçirmeyi de unuttum gibi bu hafta.
Ama hafta sonu telafi edeceğim bir çok postum var, ve de bir sürü yemek tarifim, her ne kadar onları yiyemesem de.. :(
Dukan tarifleri de vermeye başlayabilirim aslında artık, o konuda da oldukça yaratıcı yemekler geliştirdim :)
Sözün özü beni takip edin siz yine :)

Devamını Oku »

21 Mart 2012 Çarşamba

Tam Zamanında

Dünya Şiir günü'ne özel
en sevdiğim şiir de benden gelsin o zaman...

Yemek de boş içmek de,
Hatta yeri gelmeden sevişmek de.

Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü,

Tam zamanında söylemelisin sevdiğini
Gözlerinin içine baka baka.
Bisikletinin gidonunu
Tam zamanında çevirmelisin
Düşmemek için.
Tam zamanında frene basmalı,
Tam zamanında yola koyulmalısın.
Tam zamanında okşamalısın başını
O üzüm gözlü çocuğun
Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına,
Tam ağlamak üzereyken.
Tam zamanında koymalısın elini omzuna
En sevdiğin dostunun babası öldüğünde.
Tam zamanında tutmalısın düşerken
Üç yaşındaki sehpaya tutunan çocuk.
Tam zamanında acımalı yüreğin
Afyon'da Hasan Ağabey' in evi yıkılınca başına
Evsiz kalınca çoluk çocuk
Ki uzatasın elini bir parça.
Tam zamanında açmalısın kapını
Hayatına girmek isteyenlere.
Tam zamanında çıkarmalısın
Sevginden şımarmaya başlayanları.
Tam zamanında affetmelisin kardeşini
Biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını
Seni gecenin üçünde arayıp da
Kafasının iyi olduğunu söylediğinde.
Tam zamanında öğretmelisin oğluna
Gerekiyorsa yumruk atmayı
Tam burnunun üstüne
Tiksinmeden pisliğinden,
Yukarı mahallenin sümüklü bebesi
Misketlerini zorla almaya çalışırsa.
Tam zamanında bağırmalısın
Acıyınca bir yerin.
Tam zamanında gülmelisin
Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.
Tam zamanında yatmalısın
Yola çıkacaksan ertesi gün
Ve arabayı kullanan sensen
Sana emanetse çoluk çocuk
Ve kendin.
Tam zamanında bırakmalısın içmeyi
Son kadeh bozacaksa seni
Ve üzeceksen birilerini
Ertesi gün hatırlamayacaksan.
Tam zamanında ayrılmalısın misafirliklerden.
Tam zamanında konuşmalı
Tam zamanında şarkı söylemeli
Tam zamanında susmalısın.
Tam zamanında terk etmelisin gerekiyorsa
Annenin babanın evini,
Tam zamanında başka bir şehre gidip
Ayaklarının üzerinde durmaya çalışmalısın.
Tam zamanında dönmelisin memleketine.
Tam zamanında için titremeli,
Tam zamanında aşık olmalı
Deli gibi sevmelisin güzel gözlünü.
Tam zamanında toplamalısın oltanı
Belki de seni şampiyon yapacak
En büyük balığı kaçırmadan.
Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli
Tam zamanında ölmelisin
Iskalamak istemiyorsan hayatı.
Haydi şimdi kalk bakalım
Silkin şöyle bir
At üzerinden hayatın yorgunluğunu,
Vakit zannettiğinden daha az
Haydi kalk bakalım,
Şimdi YAŞAMAK ZAMANI..... 

Can YÜCEL 
Devamını Oku »

19 Mart 2012 Pazartesi

Yeminlerin Bozulması



İlişkiyle ilgili yeminlerimi bozuyorum. Ben şimdi mutluluğu ve huzuru seçiyorum. Aile olmayı seçiyorum. Sevmeyi ve sevilmeyi seçiyorum. Bana sunulan sevgiyi kabul ediyorum. Bu sevginin beni açtığını ve geliştirdiğini hissediyorum. Karşılıksız ve beklentisiz olarak sevgimi ifade ediyorum. Huzuru, sıcaklığı, neşeyi seçiyorum. Ben sevmeyi ve sevilmeyi hak ettiğimi biliyorum.
Kendi yolculuğumda ilerlerken ailemden, sevdiğimden destek alıyorum. Birbirimize katkıda bulunuyoruz ve destekliyoruz.
Geçmiş bütün yaşamlarımdan edindiğim engelleyici inançlarımı değiştiriyorum. Bu yeni deklarasyonum bütün hücrelerime yeni bir kayıt ve emir olarak kodlanıyor.
Mutlu edeceğim ve beni mutlu edecek kişiyi hayatıma çekiyorum. Bundan böyle esnek olmayı, bana sunulan ödülü sevinçle almayı, ilişkiyi geçmişin gölgesiyle bozmamayı seçiyorum.
Sağlıklı bir ilişki için bütün engelleyici inançlarımı bir bir temizleme hazırım.

Şimdi, şu anda, kesin ve tam olarak!




Kaynak: Eş Ruhumun Eş Zamanı film müzikleri kapak yazısı
Devamını Oku »

Kuantum / R.Şanal

Uzun süredir heyecanla beklediğim seminere sonunda dün katılabildim. Semineri veren kişi R.Şanal.
Günümüzde artık sık sık duyduğumuz kuantum düşünme tekniğinin Türkiye'deki öncü uygulayıcılarından biri. Aynı zamanda eğitimini de veriyor. Yakın zamanda Türkiye'nin ilk kuantum filmi olan Eş Ruhumun Eş Zamanı filmiyle birlikte de adını sıkça duyduğumuz bir kişi Şanal Bey.
Ben yaklaşık 6 aydır, hayatımda hiçbir şey yolunda gitmiyor demeye başladığımda ufaktan ilgilenmeye başladım bu olaylarla. Özellikle Aykut Oğut- Evrenden Torpilim Var'ı ikinci defa okuduktan sonra. Egzersizleri inanarak uyguladıkça hayatım da istediğim yönde ilerlemeye başladı. Bu konuda çevreme de artık bunu aşılamaya çalışıyorum.
Tam bu durumdayken bir arkadaşım, Hande, seminerden bahsedince hemen aldık biletlerimizi. Seminer uğruna derbiden bile vazgeçtim :) 
Neyse dün Atatürk Kültür Merkezi'nde seminere gittik. Biraz erken gittiğimizden olsa gerek fazla insan yoktu, hatta düşündük biz mi olacağız sadece diye, ama 10 dakika geçmeden bu söylediğimizden delicesine utandık. Çünkü yaklaşık 200 kişi oldu ve hemen hemen hepsi önceden çalışmalara katılanlar, bu konuda bilgili insanlardı.
Kabul ediyorum ki biz elimizi kolumuzu sallaya sallaya gittik.
Seminerin ana konusu 2012 Nelere Gebe olmasına rağmen geniş bir yelpazeden konuya girdi.
Benim en ilgilendiğim kısım kuantum düşünce tekniği ile hayatımızı yönetmek.
Nedir peki kuantum düşünce tekniği?
Üst nitelikli bir düşünme biçimidir. Hayatımızı düşüncelerimiz oluşturur, iyiyi de biz çekeriz, kötüyü de. Hayatımızdaki her şey bilinçaltımızın seçimleridir. Mutluluklar, başarılar, üzüntüler, hastalıklar hatta ölümler.
Evet ölümler. Bana da saçma gelmişti, insan nasıl ölmeyi seçer diye. Ama olay şu ki seçimleri bilinçli aklımız değil, ruhumuz yapıyormuş. Ben onların yalancısıyım.


Diğer bir konu da 2 yıl gündemdeki ,maya takviminin 20.12.2012 de son bulması ve sonrasında yaşayacaklarımız. Şanal bunu bir sıçrama olarak ifade ediyor. Bu öleceğiz demek değil, bundan sonra artık enerjilerimiz hayatımızı daha çok kontrol edecek. 50 yıl sonra telepati yaygınlaşacak, şu an bize illüzyon gibi gelen enerji hareketleri yemek, içmek gibi doğal normlar olacak. İşte insanoğlunun kendini buna hazırlamasını savunuyor. Hazır olanlar için çok verimli  bir geçiş olacakken, hazırlıksızlar sıkıntı çekebilecekmiş. 
Peki çok geç olmadan bedenimizi ve ruhumuzu bu geçişe nasıl hazırlarız? Şanal bunun için bazı taktikler veriyor.

* Her sabah güneş doğmadan 15 dakika önce uyanın, yüzünüzü yıkayıp, doğuya doğru güneşin doğuşunu izleyin, ve dileyin. Güneş doğarken enerjisi maksimum seviyededir ve siz tüm güne bu enerjiyle hazırlanırsınız.
*Sohbetleriniz esnasında, yanınızdakilerden de yardım alabilirsiniz, en çok kullandığınız kelimeyi tesbit edin. Bu olumsuz bir sözcük ise yerine olumlusunu kullanın. ( Sürekli bilmiyorum sözcüğünü kullanan bir kişi bir süre sonra gerçekten bir hal olacaktır. Bunun yerine biliyorumu kullanın)
*Çocukluğunuzdan bu yana yaşadığınız en önemli 5 olayı yazın. Ne düşündünüz, ne hissettiniz. Bu sizin hayata karşı temel duygunuzu, temel düşüncenizi verecektir.
*( Buraya dikkat) Temel duygunuzun olumsuzlamasını yapın. Örneğin 15 gün boyunca "para geldiği gibi gider deyin" 16. gün bundan sıkılacaksınız ve düşünmek bile istemeyeceksiniz, işte bundan sonra sıra olumlamada.  " para gelir ve para parayı çeker."
*Hayatınızda hep ne oluyor, hiç ne olmuyor? En çok kime ve neye şikayet ediyorsunuz? Özellikle neden şikayet ediyorsunuz? Bu şikayet size ne kazandırıyor? Bu durum daha farklı olabilir miydi?
ŞİKAYET DEĞİŞTİRMEYE ENERJİ BIRAKMAZ.
* Çok iyi yaptığınız ancak kullanamadığınız bir yeteneğiniz varsa hemen bunu kullanmaya başlayın. Asla bundan vazgeçmeyin.
*Vermeye yönelik yaşayın.
* Fazladan karşılıksız sevgi verin.
*Meditasyon yapın. 
* Bazı ruhsal yeteneklerinizi geliştirin. Komik geliyor ama mesela sabah kalktığınızda gün içinde olmasını  istediğiniz bir şeyi yazın ve fiziksel olarak bunun için bir şey yapmayın. Sadece isteyin ve olmasını bekleyin. Belki o gün olmayacaktır, ama eninde sonunda enerjinizle bunu yapabileceksiniz.
R.ŞANAL der ki: "Kendi egona karşı keskin bir gerçekçi ol. Gerçeğin önünde saygıyla eğil."

Eğer gerçekten kendiniz ve hayatınız için bir şey yapmak isterseniz:

Devamını Oku »

14 Mart 2012 Çarşamba

En Bi Dost!

Gün geçtikçe, belki de biz büyüdükçe, yaşlandıkça (!) daha da anlamlı geliyor bu günler, en azından benim için bu böyle.Etrafındaki kişiler gidiyor, yerini yenileri alıyor. Gitmez dediklerin öyle bir gidiyor, yapmaz dediklerin öyle şeyler yapıyorlar ki oturup salak salak izlemek düşüyor sana.
Bir de gitmeyenler var ki, işte ne yapsan, ne desen az.
Hayatta hiç kimseye, hiçbirşeye önyargılı olmamak gerekirmiş, bir de herkesle körü körüne hayaller kurmamak.
Zaman zaman öyle biri girer ki hayatına, dan diye apar topar bir günde. Yıllardır yanındaymış gibi gözükenlere inat yanında olur her şeyiyle, her haliyle. Marifet geçmişte değil "an"dadır. Şu anda yanında olmaktadır. En sevindiğinde, en üzüldüğünde, en ihtiyaç duyduğunda.
Tüm komplekslerinden arınıp sana senin gibi bakabilmektir dostluk.
Empatidir.
Yalnız kalmak istiyorum dediğinde başucuna kahvesini bırakıp hemen yan odada beklemektir.
Arada kilometreler olsa dahi gecenin üçünde telefona sarılmaktır.
Yanında hiç düşünmeden sarhoş olmaktır.
O sarhoş olduğunda anlattıklarını sabırla dinlemek ve yatağa taşımaktır.
Evinin kapılarını sonuna kadar açmaktır.
Diyetteyken onunla aç kalmaktır.
Son shot tekilayı ona bırakmaktır.
Sırf kafasını dağıtsın diye -5 derece soğukta kapı kapı dolaşmaktır İstiklal sokaklarında.
Sabahtan akşama kartopu oynamaktır.
Son paranla hiç düşünmeden yanına gitmektir.
Konuşmadan sadece gözlerle anlaşabilmektir.
Konserlerde omuz omuza verip 8 saat ayakta beklemektir.
Yaraları beraber iyileştirmektir.
Sabahları saatlerce kahvaltı hazırlayıp 10 dakikada beraber silip süpürmektir.
Senin annenin onun annesi olmasıdır.
Beraber oturup saatlerce saçma sapan diziler izlemektir.
Sana ihtiyacı olduğunda yanında olamadığın için vicdan azabıyla tüm gece ağlamaktır.
Cumartesi gecelerini - sevgiliye rağmen- ipotek etmektir.
Başkalarından en sağlam kazıkları yedikten sonra daha sıkı sarılmaktır.
2 fincan kahve eşliğinde saatlerce konuşmaktır.
Hiç sevmediğin birine sırf o seviyor diye tahammül etmektir.
Hiç kaybetme korkusu olmadan birini hayatına sokmak ve dibine kadar sevmektir.
Ulaşamadığında tüm tanıdıkları arayarak olağanüstü hal ilan etmektir.
Hırsız korkusuyla sabaha kadar uyumadan kanepenin üzerinde tünemektir.
Kuşandığın tüm zırhlanırından arınıp omzunda ağlayabilmektir.
Kolay değildir dost biriktirmek....
Ne şanslıyım ki benimki en alası, en güzeli, en bitanesi, en dostu, en kardeşi.
Devamını Oku »

13 Mart 2012 Salı

Mesele sevmekmiş!

Mesele şehir değildir aslında, şehirdekilerdir.
Şehre aşık olmaz insan, şehirdekine olur.
Şehirden nefret etmez, şehirliden eder.
Şehri özlemez, içindekini özler.
Yoksa öneli midir? İzmirmiş, İstanbulmuş, Ankaraymış, Antalyaymış...
Şehir değişikliklerinden sonra bocalar insan. Düzenim değişti, alışamadım falan. Yalan!
Arkamda özleyeceğim insanlar bıraktım diyemez.
Seninle aynı şehirde nefes almak bile güzeldi diyemez.
Seninle herhangi bir anda herhangi bir yerde karşılaşma şansı bile mutluluk verirdi diyemez.
Kaybettim diyemez.
Sen ki senin haberin olmadan o kadar çok sevildin, yüceltildin. Sen sana inat öyle özlendin ki... O sana aşık oldu, sana aşık olmayı sevdi. Onun aklındaki sendin. Seninleyken de, sensiz de... Ama o hep senin yanında olmaktan korktu. Öncekilerin gibi olmaktan, öncekileri gibi olmandan. Hem hiç yanından ayrılmak istemiyordu, hem de seni bir daha görmemek. Aramanı deli gibi isterken, arama diye dua etti.
Aslında seninle olmazdı zaten, olamazdı. Ona kalsa her şeyi feda ederdi. Hayallerini, isteklerini, planlarını...
Sen bilmesen de kaç kez sevdi seni, aşık oldu ve vazgeçti senden. Ama hayat bu değildi. Hayat onun istediği yavaşlıkta dönmüyordu. Onun da akıllanması gereken bir zaman olacaktı.
Ve geldi.
Yaş büyüdü.
Bir adım atmak gerekti.
O vazgeçti. Kendini buna inandırdı. Sonra gördü ki en başında vazgeçmeliymiş, bu kadar zaman geçmeden, bu kadar üzülmeden, bu kadar ağlamadan.Kendiyle bu kadar kavga etmeden.
Keşke hiç girmeseymişsin hayatına, hiç tanımasaymış seni. Keşke sen de herhangi biri olsaymışsın.
Ya da kötü biri olsaymışsın. İyi birinden gitmek o kadar zor ki...
Gitti.
Giderken mutlu ol dedi, kendine iyi bak. Ama hayatında hep minik anların olsun. Onu hatırla ve yüreğin sızlasın.
Ki bundan sonra onun yüreği senin için asla sızlamayacak.
Devamını Oku »

9 Mart 2012 Cuma

Kadın...


Biz Türk kadınıyız.
1900lerde erkeğinin önünde mermi top taşıyan, 2000lerde erkeği tarafından dövülen , darp edilen, tecavüze uğrayan, satılan, erken yaşta evlendirilen Türk kadını.
Her gün o kadar çok haber duyduk ki artık kulağımız alıştı bu haberlere.
Biz Türk Kadınıyız.
13 yaşındaki N.Ç'nin davasını ve dava kararını unutmayan, bir türlü sindiremeyen Türk kadını.
Ey Türk erkeği!
Bırak çiçeği böceği hediyeyi, Sen sadece hayatındaki kadını sev, değer ver. İnan bu bize yeter.
Ey Türk kadını!
Sen seni ağlatan değil, seninle ağlayan erkekle yaşlan.
He bir de

:)
"Kadın bilmeyene nefs, bilene nefestir."
Şems-i Tebrizi
Devamını Oku »

6 Mart 2012 Salı

Azimle...


Dukanda 6. günüm bitti ve 3 kilo vermişim!
Azimle ilerlemekteyim.
Şimdiye kadar yaptıklarım diyet değilmiş, ya da onlar diyetse bu bambaşka bir şey.
Diyet yaparken kendinize bir amaç edinmeniz çok önemliymiş, ben bunu anladım. Benim de çok gizli bir amacım var bakalım göreceğiz :)

Bu gazla bugünün şarkısı olarak  Multitaptan Mutluyum'u ilan ediyorum...
Dinleyin bakalım.
İleriki dukan haberlerimizde görüşmez üzere :)

Devamını Oku »

4 Mart 2012 Pazar

Ya Ya...

Öyle bir yüreğime dokundu ki...

        Betül DEMİR - Ya Ya
Birine bağlanmak zordu
Benim için bir tek oydu
İnanırdım ne de saftım her yalana
Ama senin yolun yoldu
Aşk sana uğramıyordu
Çalamadım o kalbini ne yapsam da
Hangi aşk ihaneti affeder ki
Senin kalbin affeder mi
Büyü bozuldu vicdanınla kalmaya
Cesaretin yok ki
Yaşıyordum bu yalanla
Beni sevmiş yalnız ya ya 
Çocuk olma elini kalbine bir koy...

Devamını Oku »